2 Haziran 2018 Cumartesi

Siyaset buysa...



Ülkemizde siyaset meydanı çok hareketli... Yeni bir seçim arifesindeyiz ve olağanüstü bir zaman ve zeminde olağanüstü günler yaşıyoruz.

Bir insan olarak kabul edemeyeceğimiz şeyler dönüyor siyasette... Bireysel olarak insani ilişkilerimizde kabul edemeyeceğimiz girişimler, siyasette normalmiş gibi yapılıyor ve bunları bizim de normal karşılamamız isteniyor.

Hayır efendim!.. Biz siyasetin insan için yapıldığına inanıyoruz ve gayri insani olan siyaset tarzını da, dönen dolapları da, ahlaksızca yapılan hamleleri de kabul etmiyoruz.

Kaç siyasetçi var, vekilliğinin çoğunu seçildiği bölgenin insanına ayıran, kendini meclise yollayan insanların sofralarına oturan, onların dertleriyle yakından ilgilenen?

Vekillerin çoğu, seçimden sonra unutur seçildiği bölgeyi, bölgenin insanlarını ve sıkıntılarını... Ne zamana kadar? Yeni seçim kararı alınana kadar!..

Seçimden önce vaatler havada uçuşmuştur, sokaktaki sümüklü çocuğa bile büyük bir içtenlikle(!) sarılmıştır vekil adayımız ama değil o sümüklü çocuğa, benim diyen kelli felli adamlara bile yüz vermemiştir meclise girdikten sonra...

Yani asıl olan millete, onun vekil tayin ettiği kişi tepeden bakar olmuştur. Hâlbuki her yerde asıl üstündür, vekil onun yedeğidir. Ancak siyasette bu kural tersten işliyor. Asıl değersiz, vekil değerli(!) oluyor.

Hâl böyle olunca da insana yakışmayan, normal bir insanın kabul edemeyeceği olaylarla, durumlarla karşılaşıyoruz siyasette!..

İnsanın midesini bulandıran iki gayri insani olayla soyut olan fikirlerimizi somutlaştırıp yazıyı sonlandıralım!..

Birincisi:

Ana muhalefet liderinin 15 vekilini kurbanlık koyun gibi fikirlerini almadan rakip bir partiye peşkeş çekmesi...

Bu olay, neresinden bakarsanız bakın, nasıl tevil ederseniz edin; utanç verici bir olay ve yıllarca konuşulacak cinsten...

Kılıçdaroğlu, daha önce aynı olayın Ak Parti ve MHP arasında yaşanacağını söyleyip haklı olarak bunu ahlaksızlık olarak nitelemiş. Bu iki parti arasında böyle bir şey olmuyor ama kendisi, ahlaksızlık dediği şeyi yapıyor. Bunu da hüsnü talil yaparak demokrasiyi kurtarma yalanıyla açıklıyor. Ama Akşener'le cumhurbaşkanı adaylığı konusunda anlaşamayınca kurbanlık koyun gibi pazarladığı vekilleri geri çağırıyor.

Siyaset buysa,

"Euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase..."

İkincisi:

Abdullah Gül'ün Reis'in karşısına aday olarak çıkmaya yeltenmesi ama "geniş bir mutabakat sağlanamaması" sebebiyle aday olamaması!..

Abdullah Gül'ün deyimiyle insan gerçekten hayret ediyor, küçük dilini yutuyor.

Düşünün ki bir dostunuz, kardeşiniz var. Sizi sürekli kendi nefsine tercih etmiş. Size bir sürü kapılar açmış, kendisinin gelebileceği makamlara sizin geçmenizi sağlamış.

Öyle bir gün gelmiş ki dostunuzu öldürmeye, yok etmeye ahdetmiş düşmanları size diyor ki biz o adamı yok edemiyoruz, ortadan kaldıramıyoruz; sana yardım edelim ve sen onu ortadan kaldır. Ortalıkta dolanan söylentiler var ama herkes, sizin böyle bir düşüklük yapmayacağınızı düşünüyor. Ama öyle bir gün geliyor ki siz, dostunuzu öldürmek için düşmanlarıyla işbirliğine gitmeye karar verdiğinizi ama dostunuzun düşmanlarının size yeterince yardımcı olamadığı için dostunuzu ortadan kaldırmak için harekete geçemediğinizi ve bundan sonra da geçemeyeceğinizi itiraf ediyorsunuz.

"Nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça..."

Siyaset buysa,

"Euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder