24 Ocak 2018 Çarşamba

Siz kiminle savaştığınızın farkında mısınız gafiller?

Aylardır gündemimizi işgal eden Afrin Operasyonu nihayet başladı ve hamdolsun ki planlandığı gibi hatta planlanandan daha iyi gidiyor.

Öncelikle Türkiye'nin sözde müttefikleri ABD ve Batı/l ülkeleri, operasyon noktasına gelene kadar Türkiye'nin sabrını çok zorladı. Göz göre göre sınırlarımızdaki teröristleri desteklediler, sürekli yüzümüze gülüp dost/müttefik görünerek arkamızdan kuyu kazdılar.

Aynı şekilde içerideki hainler, gafiller de Batı ile aynı dili kullanıyorlar. Batı'nın argümanlarıyla Afrin Operasyonu'na karşı çıkıyorlar.

Yaptığımız harekât bize şunu görme ve iyice anlama fırsatı verdi bir kez daha: Türkiye'de bir çıkarsız şekilde her durumda vatanının, milletinin, devletinin yanında olan hakiki vatansever kitle var; bir de her durumda vatanının, milletinin, devletinin karşısında olan vatan haini kitle var.

Bunlar bazen karşımıza sanatçı, bazen gazeteci, bazen aktivist, bazen de siyasetçi kılığında ama her halükârda aydın(!) olarak çıkıyor. Yani anlayacağınız bu gaflet, dalalet hatta hıyanet içinde olanlar her kılığa giriyor. "Savaşa hayır!.." naraları atıp Türkiye'yi katliam yapmakla suçluyor bu aydın geçinen zavallılar.

İki siyasetçi tip düşünün!.. Afrin Operasyonu başlayınca biri, "Allah ordumuzu muvaffak kılsın!.." diyor; diğeri, "Afrin'de ne işimiz var?" diyor. Bunun ikisi de muhalefet partilerinin genel başkanı, hangisinin kim olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Biz de "Allah ordumuzu muvaffak kılsın!.." diyene, "Allah, seni çıktığın yolda muvaffak etsin!.." diyoruz; diğerine de "Senin Türk siyasetinde ne işin var?" diyoruz.

Afrin Operasyonu, Millî meseledir. Millî mesele söz konusu olduğunda hesapsız bir şekilde vatan, millet ve devletinin yanında olmayan kim varsa ihanet içerisindedir.
Siyasetçiyse oy vermeyin, gazeteciyse okumayın ve dinlemeyin, sanatçıysa değer vermeyin, aydınsa itibar etmeyin, arkadaşsa uzak durun, akrabaysa silin gitsin!..

İçeride bu kadar gaflet, dalalet, hıyanet içinde kişi/liksiz varken milletimiz ve askerimiz sefere çıkarken nasıl çıkıyor dersiniz? Düğüne gider gibi...

Bir muhabir, Mehmetçik’e ''İstikamet neresi?'' diye soruyor; askerimiz ''Kızıl Elma...'' yanıtını veriyor. "Ailene, ülkeye bir mesajın var mı?" sorusuna, "Beklemesinler!.." cevabıyla karşılık veriyor. Mehmetçiğimizin annesine duygularını soruyorlar, verdiği cevaba bakın: "Afrin'i temizlesinler, öyle dönsünler!.. Beş çocuğum var, dördü erkek, gerekirse diğer üçünü de alsınlar hatta babalarını da alsınlar, ben beklerim."

Allahü ekber, Allahü ekber!.. Sen ne güzel bir anasın, sen ne güzel bir Mü'minesin, sen ne güzel bir Mücahidesin!..

Yine Afrin Harekâtı’nın ilk şehidi Musa Özalkan’ın sosyal medya hesabı profilinde "Hakk'a Yolcu" yazması ve 14 Mart 2017 günü attığı ve sabitlediği tweetinde “Biz aşkı, vatan için canını verenlerden öğrendik.” yazması dikkat çekti. Aynı şekilde operasyona gitmeden önce arkadaşına yazdığı mesajda devletin ailesine vereceği paranın, müdavimi olduğu bir dernek aracılığıyla Telafer'deki Türkmen çocuklara okul yapımında kullanılmasını ve adının konulmasını vasiyet ettiği görüldü.

Siz ne güzel insanlarsınız. şehadetin sizi bulması tesadüf değil işte!.. "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz..."

Bu şehitlerimizle, yiğitlerimizle, aileleriyle "Afrin'de ne işimiz var?", "Savaşa hayır!.." diyenleri aynı kefeye nasıl koyarız?

Ey küffar ve küffarı dost edinmiş gafiller ve de leş kargaları!.. Siz, şehadeti sizin yaşamı sevdiğinizden daha çok seven bu insanları mı mağlup etmeyi düşünüyorsunuz?

Acıyorum size!.. Zelil yaşadınız, zelil olacaksınız ve zelil öleceksiniz!..

Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber

Türk siyaseti hareketli günler yaşıyor, Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar da pek durulacağını sanmıyorum. Bir araya gelmesi mümkün olmayan kişiler, partiler, gruplar bir araya gelmeye ve bir arada poz vermeye başladı.

"Millî Görüş"ün tek temsilcisi olduğu iddiasındaki Saadet Partisi; varlık gayesi, Millî Görüş çizgisindeki insanları yok etmek, sindirmek, siyaset sahnesinden silmek olan CHP'nin kayığına binmek için uğraşıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı her icraatı fütursuzca eleştiren, hiçbir olumlu icraatında yanında olmayan Saadet Partisi ve ak saçlı kurmayları CHP'nin geçmişini, Müslümanlara yaşattıklarını, Erbakan Hocamıza ettikleri zulümleri unutup hiçbir şey olmamış gibi onlarla kol kola Reis'i düşürmek için canhıraş bir şekilde çalışabiliyor.

"Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber?"

Yine Reis'le yola çıkan, Reis'in sayesinde rüyasında bile göremeyeceği makamlara gelenler, AK Parti ve Reis lehine olan hiçbir olayda meydanlarda görünmezken Reis'in aleyhine olabilecek ve ona zarar verebilecek her durumdan vazife çıkarıp eleştiri adı altında kinlerini, öfkelerini, tahammülsüzlüklerini serdediyorlar, dikenlerini çıkarıyorlar. Kendilerine kardeşim diyenlere eleştiri adı altında hep dikenlerini batırırken kardeşinin(!) etine aş erenlere dikensiz gül bahçesi sunuyorlar!..

"Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber?"

CHP'ye gelince... Türkiye'nin hayrına olan her şeye muhalif, Türkiye'yi dışarıya şikâyet ederken çok naif, Türkiye düşmanlarıyla iş tutarken pek zarif, yabancıları anlama konusunda oldukça arif ama bizim milletimizi anlama konusunda işe yaramıyor sınırsız tarif!.. Liderlerine göre PKK'lılar arkadaş, DHKP-C yoldaş, FETÖ sırdaş... İstanbul il başkanlığına atanan hanımefendiye bakınca CHP'nin ne kadar bizden(!) olduğunu, anlarsınız zaten. Hanımefendi'ye(!) göre, Ermeniler’i katlettik, devletimiz seri katil, CHP'nin HDP ile işbirliği yapması (siz bunu PKK olarak anlayın) normal... Yunanlılar ile ilgili düşüncelerine girmeyelim bile!.. Kocasının beş dakikada çeyrek domuzu götürmesi mi? Aman ne önemi var? İsteyen istediği haltı yer!.. Dindar olmasa da domuz deyince midesi kalkan ortalama Türk insanı iseniz CHP'yi de CHP'nin atadığı il başkanını da anlayamayacak kadar yobaz ve gericisiniz. "Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber?"

15 Temmuz'dan önce "Ben başbakan olacağım!.." diyerek haykıran, 15 Temmuz'da ortalıkta görünmeyen, MHP'yi ele geçirmek için kumpaslar kuran hanımefendi vardı bir de... Vatan sevdalıları MHP'de kalıp vatan hainleriyle mücadelesine devam ederken safını yanlış belirleyen safların isimlerini ise çok zikredip reklamını yapmayalım!.. Bir grup, kendisine "İYİ" deyince iyi olmuyor çünkü... Ülkenin ve milletin zor zamanlarında nerede durduklarına ve kimlerle yürüdüklerine bakınca ne olduklarını anlarsınız zaten!..

"Kadere bak kadere, kimler kimlerle beraber?"

Bir de vatan, millet, Ümmet-i Muhammed için bir araya gelip kendi menfaatlerini ve parti çıkarlarını hiç düşünmeden ortak hareket eden; varlıklarını vatana, millete ve Ümmet-i Muhammed'e armağan eden Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli vardı değil mi hakikaten?

Kiminle yola çıktığınız, kiminle iş birliği yaptığınız önemli; çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür!..

Ne diyordu Reis bir konuşmasında?

"Kadere bak kadere; kimler kimlerle beraber, yan yana geliyor?

Ah, ah nereden nereye?

Ne oldum deme, ne olacağım de!..

Hep bunlar imtihan, hep bunlar imtihan!.."

2019'da Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmenin formülü!

Türk siyaseti; Recep Tayyip Erdoğan gibi bir siyasetçiyi, bir lideri -Erbakan Hoca'yı özel durumundan dolayı dışarıda tutuyorum- görmedi bugüne kadar.

Çocuk denecek yaşlardan beri siyasetin içinde 1994'te İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı seçildiği günden beri ise siyasetin merkezinde ve hep göz önünde...

AK Parti'yi kurup 2002'de girdiği ilk seçimlerde partisi tek başına iktidara geldiğinden beri ise Türk siyasetinin tek belirleyicisi...

Ne popüler adamlar vardı siyaset sahnesinde, hepsinin popülaritesi söndü ve siyaset sahnesinden bir bir silinip gitti. Ancak Reis, hep dimdik ayakta!.. Siyasetçilerin belli bir süre sonra yüzü eskiyip itibarı azalırken onlara duyulan sevgi biterken etkileri kaybolurken o; bir türlü eskimedi, itibarı sürekli arttı, etkisi Türkiye sınırlarını aşıp onu dünya lideri yaptı, milletle arasındaki bağ ise gittikçe kuvvetlendi ve ona olan sevgi her geçen gün arttıkça arttı. Türkiye'nin tüm partileri, siyasetçileri karşısında birleşti; onu devirmek için ne kumpaslar kuruldu, ne iftiralar atıldı, ne karalama kampanyaları başlatıldı; ne suikastlar, ne darbe girişimleri planlandı ama hiçbirisi onu devirmeye, siyaset sahnesinden silmeye yetmedi. Hatta hiçbir ahlak ölçüsü tanımadan yapılan saldırılar, Recep Tayyip Erdoğan'ı sadece daha da güçlendirdi. Beraber yola çıktığı, Reis sayesinde rüyasında göremeyeceği makamlara gelmiş insanlar; ya savrulup gittiler ya farklı odakların gazına gelip Reis'in karşısına geçtiler, kıymetini kendinden menkul sanan bu zevatlar, kısa süre sonra tüm itibarlarını ve birikimlerini yitirip gittiler.

Eee dolayısıyla da doğal olarak 2002'den beri Recep Tayyip Erdoğan iktidarı devam ediyor. Muhalefete, iş tutma şekillerine, iş tuttukları kişilere bakılırsa Hakk'ın rahmeti vaki olana kadar da -Rabbim hayırlı uzun ömür versin- bu millet, muhalefete yüz vermeyecek.

O hâlde Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmek için muhalefete biz destek olalım. Recep Tayyip Erdoğan iktidarına son vermek için muhalefetin yapması gerekenler:

Milletin diliyle konuşacaksınız.

Milletin dinî, millî değerlerini her şeyden çok önemseyip bunlara söz söylemeyecek ve söyletmeyeceksiniz.

Dindar kadının başörtüsüyle, dindar erkeklerin sakalıyla, Müslümanların namazıyla, orucuyla ibadetiyle uğraşmayacak ve inandığı gibi yaşaması için her türlü imkânı seferber edeceksiniz.

Millete tepeden bakmayacak, milletin evine girilirken ayakkabıyla girilmeyeceğini öğrenecek, kendinizi milletin efendisi değil hizmetkârı olarak görecek ve milletten üstün olmadığınızı bileceksiniz.

Kaybettiğiniz her seçimden sonra milleti küçümsemeyip milletin kararlarına saygı duyacak ve milletin seçtiklerine de millete de hakaret etmeyeceksiniz.

Bir Müslüman için başka Müslümanların da önemli olduğunu ve ülkemiz kadar İslam âleminin de önemli olduğunu kavrayıp Batı ve batıla değil de İslam dünyasına yakın olmak için uğraşacaksınız.

Tarihimizin cumhuriyet dönemiyle başlamadığını, tek liderin Mustafa Kemal olmadığını, milletimiz için tarihimizin ve ceddimizin çok büyük değer olduğunu ve onları yok sayanların milletin gönlünde var olamayacağını bilip ona göre davranacaksınız.

Yaptıklarınızla, yapmadıklarınızla, duruşunuzla, mücadelenizle Ümmet-i Muhammed'in, mazlumların umudu; ehl-i küfrün, zalimlerin korkulu rüyası olacaksınız.

Millet, size bakınca sizde kendini görecek, nasıl inanıyorsunuz öyle yaşayacak, olduğunuz gibi görünecek, sizden farklı olanlara saygı gösterecek, sizin gibi düşünenler için istediğiniz her şeyin sizden farklı düşünenler için de Hak olduğunu bileceksiniz.

Bunları yaparak Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptıklarının daha iyisini yapabilirseniz bu millet size belki bir şans verir.

Ama bu milletin size güvenebilmesi için küçük bir şeye ihtiyacınız olacak: SAMİMİYET!.. Bu zamana kadar yaptıklarınıza ve yapmadıklarınıza bakarsak bu da sizde yok.

O hâlde iktidara, bu milleti yönetmeye, Reis'i makamından indirmeye kalkışmadan samimiyet testini geçip bu millete güven vermenin yollarını arayın!..

Dedem Kars'tan, Ninem Mars'tan

TRT’de Pelin Çift’in sunduğu "Öteki Gündem" programında Nuh Tufanı işlenmiş ve Dr. Yavuz Örnek'in açıklamaları olay olmuştu. Örnek, Nuh Tufanı esnasında Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için cep telefonu ile görüştüğünü, Hz. Nuh’un 400 metrelik dalgalara dayanan çelik levhalardan yapılmış bir gemi inşa ettiğini ve bu geminin nükleer enerji kullandığını söylemişti.

Temel, bilim adamı iken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir. Amerikalılar anlatmaya başlar: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda yirmi beş metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. Öyleyse bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlardır."
Sıra Türkiye’ye gelir ve Temel başlar anlatmaya: "Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda elli metre aşağıya indik ama hiçbir şey bulamadık. Öyleyse bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlardır."

O geminin nasıl olup da tüm canlılardan bir çift aldığını, Hz. Nuh'un o tufan esnasında oğluyla nasıl iletişim kurduğunu, gökten yağan ve yerden fışkıran sular karşısında geminin nasıl güvenli bir şekilde yol aldığını açıklayamazsanız cep telefonu ve nükleer enerji kullandığına inanmak zorundasınız.
15 Temmuz'dan sonra ülkemizde FETÖ ile ciddi bir mücadele sürecine girildi. Binlerce FETÖ’cü mesleklerinden ihraç edildi, binlercesi içeride yatıyor. Bir sürü kripto FETÖ’cü de maalesef ki devletin çeşitli kademelerinde hâlâ aktif ve devletimiz, milletimiz aleyhine çalışıyorlar. Devletin kritik noktalarında yuvalanmış kripto FETÖ’cüler, hem kendileri saklanmaya hem de hem de dışarıdaki FETÖ’cüleri inlerine çekip beslemeye devam ediyorlar.

Nasreddin Hoca, yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş. "Hanım, hanım! Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..." diye bağırmış.

Devletin çeşitli kademelerinde yuvalanıp ahıra çevirmiş olan FETÖ’cüler, muhtemelen kazdıkları inlerde buldukları ahırlar dolusu öküzlerle yeni kumpaslar, tuzaklar kurmaya devam ediyorlar. Yoksa son zamanlarda Müslümanlar aleyhine alınan birçok kararı nasıl açıklarız?
2019 seçimlerine henüz çok var ama ülke seçim atmosferine girdi sanki!.. Her tarafta garip şeyler oluyor. AK Parti'nin kuruluşunda görev almış, Reis sayesinde ulaşmadığı makam kalmamış olanlar, farklı kayıklara binme hevesine kapılmış durumda. Bir araya gelmesi mümkün olmayan bir sürü insan, parti, oluşum ortak toplantılar yapıyor. Bürokraside Müslümanları tedirgin eden kararlar alınıyor, AYM aleni darbe çağrısı yapan gazetecilere(!) tahliye kararı veriyor.

Televizyon filminde Kızılderililerin yüzlerini boyadıklarını gören küçük Temel, "Baba ne yapıyor bunlar böyle?" diye sorar. Babası, "Savaşa hazırlanıyorlar oğlum." der. Temel, ertesi sabah annesini makyaj yaparken görünce koşup babasının yanına gelir. "Baba, kötü şeyler olacak, kaç kurtul; annem içeride savaş hazırlığı yapıyor!" der.

AK Parti içinden çıkıp ama AK Parti dışındaki oluşumlara göz kırpan ve üzerine kurulan planları bir türlü boşa çıkaracak eylem ve söylemde bulunmayanları gördükçe "Reis, tedbirini sıkı al; içeride savaş hazırlıkları var." demekten alıkoyamıyoruz kendimizi!..

Devlet Bahçeli; bir kesimi rahatlatmaya, bir kesimi zıplatmaya devam ediyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 8 Ocak Pazartesi günü yaptığı açıklamalarla vatanını, milletini karşılıksız seven; herhangi bir çıkar, makam ve mevki beklentisi olmayan, ideolojik körlükten uzak olan gerçek vatanperverleri yine oldukça rahatlattı!..

Yine aynı şekilde vatan, millet için değil de şahsi ikbal beklentileriyle siyaset yapan; siyaset kurumunu şan şöhret, menfaat için kullanan, Recep Tayyip Erdoğan nefreti ve düşmanlığıyla vatana ihanet edecek kadar ideolojik körlüğe tutulmuş olan kesimleri ise zıplattı!.. Hem de nasıl zıplattı!..

Devlet bahçeli, nasıl bir açıklama yapmıştı ki belli kesimler, salya sümük açıklamalar yapmaya ve MHP Genel Başkanı'na saldırmaya başladı? Açıklamanın özü ve müzmin muhalif kesimi çıldırtan açıklama şu: “Eğer yeni bir sürece girilmişse, bu sürecin başlama tarihi 3 Kasım 2019 olacaksa, düşüncemiz ‘cumhur ittifakı'dır. MHP, Cumhurbaşkanlığı’na aday göstermeyecektir. MHP, seçimlerde Yenikapı ruhuyla hareket ederek Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı alır.”

Doğal olarak açıklamadaki en dikkat çekici bölüm, MHP'nin cumhurbaşkanı adayı göstermeyecek olması ve Yenikapı ruhuyla mevcut cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı destekleme kararı alması...

Bu açıklama, belli kesimler için kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü onlar için Recep Tayyip Erdoğan'ın siyaseten bitirilmesi, iktidardan uzaklaştırılması, cezalandırılması için her yol mübahtır!..

Recep Tayyip Erdoğan gitsin de gerekiyorsa ülke batsın!..

Recep Tayyip Erdoğan gitsin de gerekiyorsa ülkemiz işgal edilsin!..

Recep Tayyip Erdoğan gitsin de gerekiyorsa ABD mandası olalım!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için ülkemiz Avrupa, Amerika ve İsrail'e şikâyet edilip ülkemizin cezalandırılması istenebilir!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için başta FETÖ olmak üzere terör örgütleriyle dirsek temasına girilebilir!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için terör örgütünün arka bahçesi partiyle işbirliği yapılabilir!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için ülkede kaos çıkarılıp ekonomik suikastlar düzenlenebilir!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için darbecilere bile sahip çıkılıp onların şehit ettiği insanlarla ilgilenmektense darbe yaparken zarar gören(!) darbecilerin hakkının korunması(!) için her türlü algı yönetimi yapılabilir!..

Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi için hiçbir siyasi ahlak, nezaket, hakkaniyet gözetmeden iftira atılabilir, hakaret edilebilir, her türlü şer odaklarıyla işbirliği yapılabilir!..

Ancak,

Ülke ve millet menfaati için Recep Tayyip Erdoğan'ın yararına olabilecek her türlü girişim, oluşum, birliktelik provoke edilip karalama kampanyaları başlatılabilir!..

Hiçbir siyasi etik, duruş, ilke gözetmeden Recep Tayyip Erdoğan'ın karşısına çıkıp onu yıpratabilecek kişiler, kurumlar desteklenebilir!..

Sonuç olarak şunu söyleyelim:

Boşuna kürek çekiyorsunuz!..

Boşuna kendinizi bu kadar küçük düşürüyorsunuz!..

Boşuna kendinizi bu kadar ifşa ediyorsunuz!..

Bu millet, Recep Tayyip Erdoğan'ı da, Devlet Bahçeli'yi de çok iyi tanıdı; sizi de, işbirliği içinde olduğunuz kesimleri de çok iyi tanıdı!..

Bundan sonra millî cephe karşısında yapabileceğiniz hiçbir şey yok!..