18 Şubat 2016 Perşembe

Azlettim Seni, Benim Vekilim Değilsin

Milletin seçerek kendini temsil etsin diye meclise gönderdiği kişiye "vekil" denir. Yani asıl olan millet olduğu için mecliste milleti temsil eden kişiye de "milletvekili" deniyor. Dolayısıyla milletin verdiği vekâleti milletin istediği şekilde kullanması lazım vekilin... Milletin temsil edildiği yere de "Türkiye Büyük Millet Meclisi" demişler, "Türkiye Büyük Vekil Meclisi" dememişler.

Ama milletin oraya seçip gönderdiği birçok vekil, milleti değil de bir şekilde bağlı olduğu odakların temsilciliğini yapıyor. Milleti rahat temsil edebilmesi için kendisine verilen imtiyazları, ayrıcalıkları maşası olduğu odakların menfaati için kullanıyor.

Milletin vekâletini alan vekil, Cizre'de PKK'lı kurtarmak için sosyal medyadan yalan pompalıyor; PKK'lıları asker ve polisin elinden kurtarabilmek için meclis yerine bodrum katta mesai yapıyor. Buna da"milletvekili" deniyor, hiç kusura bakmayın bu "terörist vekili"dir ve gereği yapılmalıdır.

Muş'ta 7 Haziran seçimlerinden sonra keleşi koruculara ve emniyet güçlerine çevirmekle tehdit eden kişi, hâlâ vekil ve onunla ilgili de yapılan bir işlem yok maalesef. Ya ben milletim, ben senin gibilere vekâlet vermem, sen kimin vekilisin? Keleşi kimin adına bize çevirmekle tehdit ediyorsan, kimin maşasıysan maaşını da onlardan al, onların topraklarına git, benim meclisimden de defol lütfen!

Şehit olan hiçbir asker ve polis cenazesine katıl/a/mayan malum partinin vekilleri, öldürülen tüm teröristlerin cenazelerinde boy gösteriyor, şov yapıyor, ölümden bile rant devşiriyor. Maalesef ki alenen teröre destek veren, yardım ve yataklık eden bu kişiler de hâlâ vekil ve benim verdiğim vergilerden maaş almaya devam ediyor. Bu ülkede aldığı nefes haramken bir de TBMM'de koltuk işgal ediyor, hâlbuki bu ülkede işgal edebileceği tek yer, tek kişilik hücreler olmalı.

"Eğer İran-Türkiye karşı karşıya gelirse Türkiye'ye karşı, İran safında olurum! İran düşerse bütün Doğu düşer." diyen, Rusya ile Türkiye gerginlik yaşayınca Rusya'dan yana tavır koyan kişi, ana muhalefet partisi saflarından milletvekili... Affedersin ama mecliste beni yani milleti temsil edecek kişi, ülkemin bırakın yiğidini itini bile düşmana peşkeş çekmemeli... Sen de bir zahmet benim meclisimi değil de Türkiye'ye tercih ettiğin ülkelerin meclisini işgal et!..

Ana muhalefet partisinin iki vekili, Suriye'de Türkmenlere ve Araplara katliam yapan PYD/YPG'nin terör örgütü olmadığını ispatlamaya çalışıyor İngiltere'de... Türkiye'nin bu örgüte müdahale etmesinden ve bu örgütten rahatsız olmasından rahatsız oluyor beyefendiler(!) Affedersiniz sizi meclise PYD'liler mi gönderdi yoksa onların arkasındaki Ruslar mı gönderdi? Kimin hakkını savunuyorsanız onların meclisinde, onların vekili olun; siz benim vekilim değilsiniz.

Yeter artık!.. En kritik zamanlarda "ama, fakat, ancak" demeden ülkesinin, devletinin ve milletinin yanında yer al/a/mayan kişi/liksiz/leri meclisimde görmek istemiyorum. Millî bir duruşu olmayan tüm vekilleri, azlediyorum vekilliğimden!..

14 Şubat 2016 Pazar

Eğer büyük devletsek...

Biz, köklü bir devlet geleneği bulunan, yüzyıllarca dünya siyasetine yön vermiş şanlı bir milletiz. Kurduğumuz devletler, özellikle bulundukları bölgelerde yaşanan sıkıntılara doğrudan müdahil olmuştur.

Osmanlı Devleti'nin ise sadece bulunduğu bölgeye değil; dünyanın dört bir yanında yaşanan sıkıntılara müdahil olan, dünyanın dört bir yanından yapılan yardım çağrılarına duyarsız kalmayan bir devlet olduğunu biliyoruz.

Şarlken'e esir düşen Fransa Kralı Fransuva'nın annesi, Kanuni Sultan Süleyman'a bir mektup yazarak Kanuni'den yardım istiyor. Kanuni, Fransa Kralı'na hitaben öyle bir mektup yazıyor ki okuyup da gururlanmamak mümkün değil:

"Ben ki Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara tac veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir vilayetinin ve Azerbaycan’ın, Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve Diyarbekir'in ve Kürdistan'ın ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım!.. Sen ki, Fransa vilayetinin kralı Fransuva'sın!.. Sultanların sığınma yeri olan kapıma, adamın Frankipan ile mektup gönderip memleketinizin düşman istilâsına uğradığını, hâlen hapiste olduğunuzu bildirip kurtulmanız hususunda bu taraftan yardım ve medet istemişsiniz..."

Bırakın dünya siyaseti için çok önemli konuları, gayri ahlaki bulunan konularda bile Avrupa'ya müdahale edebilmiş bir devletimiz olmuş. Fransa'da "dans"ın başlaması üzerine Kanuni, yine Fransa Kralı 1. Fransuva'ya bir mektup yazmış. Kanuni mektubunda, "Elçimden aldığım habere göre bilgim oldu ki sizin ülkenizde adı dans olan, kadın ve erkek arasında münasebetsizce oynanan bir oyun ortaya çıkmış. Bu mektup eline geçtiği anda ya bu rezil oyunu hemen yasaklarsınız ya da ben gelir ülkenizi başınıza yıkarım."diyor.

Kanuni'nin bu mektubundan sonra Fransa'da 100 yıl dans edilememiştir. İşte, büyük devlet böyle olunur.

Şimdi ise suni olarak çizilmiş sınırlarımızın dışında bırakılmış ama aslında sınırlarımıza dâhil olan Suriye'de soydaşlarımızın üzerine bombalar yağdırılıyor. Soydaşlarımız, yerlerinden yurtlarından kovuluyor. Ülkemizdeki terör örgütünün uzantısı, Batılı devletlerin ve Şam yönetiminin desteğiyle oradaki Müslümanlara zulmediyor. Biz ise şu anda sadece itiraz ediyoruz. Artık sözden fiiliyata geçme zamanı gelmedi mi? Eğer ki biz büyük devletsek -şüphesiz ki öyleyiz- artık Suriye'de yaşananlara müdahale etme zamanı geldi de geçiyor. Orada akan kana, dökülen gözyaşına daha fazla seyirci kalamayız. İçerideki hainlere, dışarıdaki düşmanlara rağmen üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiremiyorsak "büyük devlet" söylemi laftan öte bir anlam ifade etmez. Artık Suriye'de ve de Irak'ta bize rağmen hiçbir adım atılmasına izin vermemeliyiz. Oradaki düşman unsurların dünyayı başına yıkmalıyız.