15 Ocak 2016 Cuma

CHP’li Tayyip Erdoğan

Malumunuz 2002’de Cumhuriyet dönemi boyunca birikmiş sorunlar yumağı ve iflas ettirdiği ekonomiyle, dinamitlediği kardeşlik hukuku ile tüm sorunlara tüy dikmiş üçlü bir koalisyon vardı.
Ama “Küçük olsun da benim olsun” zihniyetiyle ülkede istediği gibi at koşturan, devlet-millet kaygısı olmayan, tek derdi kendileri ve kendileri gibi düşünen azınlığın refahı, huzuru ve cebi olanlar bu durumdan hiç rahatsız değildi.
Bu kesim, ülkeyi enkaz durumdayken alıp dünyada söz sahibi konuma getiren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a her fırsatta hakaretler edip iftiralar atıyor. “Yiğidi öldür, hakkını yeme!” mantığı bunların yakınına uğramamış. Çünkü bunlara göre bir “hak” varsa sadece kendilerine aittir ve kimseye teslim edilemez.
Recep Tayyip Erdoğan, 1994 İBB Başkanlığı’ndan başlayarak yaptıklarını CHP’nin başkanı olarak yapsaydı şu anda nasıl bir manzarayla karşı karşıya olurduk? Bu konuda biraz beyin fırtınası yapalım:
İstanbul’u çöp yığınına dönmüş sokak ve caddelerden, su yerine çamur akan çeşmelerinden, leş gibi kokan Haliç’ten, keşmekeşe dönmüş trafiğinden, sorun çözmek yerine sorun üreten belediyeden kurtaran Recep Tayyip Erdoğan CHP’li olsaydı; uyduruk bir davayla mahkûm edilip hapislere atılmaz,
ölene kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ilan edilirdi.
İflas etmiş ekonomiyi canlandıran; değeri ve itibarı hiç kalmamış, sıfırları artık banknota sığmayan Türk lirasından 6 sıfırı atarak paramıza itibar ve değer kazandıran Başbakan CHP’li olsaydı şu anda bütün paraların üzerinde Mustafa Kemal yerine Recep Tayyip Erdoğan resimleri olurdu.
Ülkeye Marmaray’ı, Boğaz’a 3. köprüyü, dünyanın en büyük havaalanını kazandıran; ülkenin her köşesine baştan sona otobanlar yapan, ülkeyi demir ağlarla örerek birçok yere hızlı tren getiren, savunma sanayisini geliştirip yerli üretim oranını yüzde 60’lara çıkaran; yerli uçak, tank, otomobil, denizaltı yapan lider CHP’li olsaydı ülkenin her yerinde Mustafa Kemal yerine Recep Tayyip Erdoğan heykellerini görürdünüz.
Amerika Başkanı önünde el pençe divan durmayıp dünya liderlerinden azami derecede saygı gören, IMF’ye olan borcu ödeyip ülkeyi borç verebilecek düzeye getiren, Birleşmiş Milletler toplantısında, 5 daimi üye -Amerika, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa- başkanlarının yüzüne “Dünya, 5’ten büyüktür” diye haykırabilen; özelde İsrail’e, genelde ise tüm Batı barbarlığına “van münit” çeken, İsrail’e tarihinde ilk defa özür dileten lider, CHP’li olsaydı, hayatının sonuna kadar değişmez başkan ilan edilirdi.
Eğer ki ülkeye kazandırılanların beşte birini CHP’li biri yapsaydı başta Doğan Medya olmak üzere şu anda bulduğu her fırsatta Cumhurbaşkanımıza saldıran, iftiralar atan, hakaretler eden Paralel, kapitalist-antikapitalist, ateist, sosyalist, komünist tüm medya; her gün Cumhurbaşkanımıza övgüler dizer, onu göklere çıkarırdı.
Tüm yapılanları Hâlik biliyor ya balıklar bilmese de olur, Rabbim müsaade ettiği sürece kervan yürüyecek nasıl olsa...
Cumhurbaşkanımızın duacısıyız...

12 Ocak 2016 Salı

Ayol, Demirtaş Bizi Kandırmış!

7 Haziran ve 1 Kasım seçim sürecinde Paralelciler, Beyaz Türkler ve Doğan medya, Demirtaş'ı ve HDP'yi cilalayıp parlatmak için çok büyük efor sarf etti. Doğan medya, Demirtaş'ı televizyonlarına çıkarıp türkü çığırtarak bölücülük çığırtkanlığı yaptırdı. PKK'nin kuyruğu bile olamamış birinden Türkiye lideri çıkarmaya kalktılar. Ak Parti'nin tek başına iktidara gelmemesi için her türlü kirli oyunun içinde yer aldılar.

7 Haziran'daki kısmi başarıdan sonra zil takıp oynadılar, kınalar yaktılar. HDP'nin içinde yer aldığı bir koalisyonu kurdurabilmek için atmadıkları takla kalmadı. Bunu başaramayıp yeniden seçim sürecine girince yine kaldıkları yerden devam ettiler. Devlete ve millete karşı terör örgütlerinin faaliyetlerini ya görmezden geldiler ya da onların yaptıklarını devletin üzerine yıkmaya çalıştılar.

Ama ne yaptılarsa 1 Kasım'da milleti kandırıp sandıktan istedikleri sonucun çıkmasını sağlayamadılar. İstedikleri sonuç çıkmayınca ne yaptılar peki? Daha seçim akşamı sonuçlar netleşmeye başladığı, Ak Parti'nin tek başına iktidara geleceği anlaşıldığı anda çark ettiler. Başta Cumhurbaşkanımıza, sonra Ak Parti'ye ve kadrolarına karşı etmedik hakaret, yapılmadık kara propaganda bırakmamış olan bu çok onurlu(!) tayfa; bir anda neler yaptıklarını unutup(!) Ak Parti'nin başarısına vurgu yapmaya başladı.

''Utan Ey Büyük Adam'' yazısında Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a iftiralar atıp hakaretler yağdırıp "katil" diyecek kadar ileri gitmiş olan Ertuğrul Özkök bile o yazının muhatabının Cumhurbaşkanımız olmadığını söyleyecek kadar saf ayaklarına yatıp hepimizi aptal yerine koymaya kalktı. O yazının Cumhurbaşkanımıza yönelik olmadığına milleti, savcıları inandıracağını sanan kişi ya karşısındakileri aptal yerine koyuyordur ya da... Yine aynı yazar, Berkin Elvan ismini ağzına sakız etmişken "Yasin Börü'yü niçin yazmadın?" diyenlere "Haberim yoktu." diyebiliyor. Fesubhanallah!..

Demirtaş'ı programına çıkarıp "saz çalıp türkü söyleyen cici lider", PKK'yi de "kanaryaseverler derneği" gibi gösteren Ahmet Hakan; hiç utanıp sıkılmadan şunları yazabiliyor: "Ey Demirtaş! Yanılttın bizi. Çok 'Türkiyeli' bir yüz gösterdin. Meğer o çok Türkiyeli yüz, sadece bir maskeymiş. Aldattın bizi. 'Hendek siyaseti olmaz' dedin. Meğer dilin öyle derken kalbin öyle demiyormuş. Kandırdın bizi. 'Biz artık Türkiye’nin partisiyiz' dedin. 'Ayrılık gayrılık istemiyoruz' dedin. Meğer ne kadar da safmışız."

Yuh artık!.. Neymiş, neymiş? Saflarmış, kandırılmışlar!!! Eğer gerçekten inandıysan, o kadar saf(!) birinin TV'de program yapıp gazetede yazıyor olması; önce Doğan Medya'nın, sonra tüm Türkiye'nin ayıbıdır. Ve önce Doğan Medya, sonra Türkiye bu ayıptan kısa sürede kurtulmalıdır.

Seçim döneminde Ak Parti'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a olan kinleri yüzünden ülkeyi kaosa, çatışmaya sürükleyecek faaliyetleri aleni destekleyip âdeta HDP ve PKK'nin sözcülüğüne soyunmuş olanlar şimdi"Ayol biz kandırılmışız!" veya "Bilmiyorduk." diyorlar. Yerseniz...