6 Haziran 2016 Pazartesi

Ramazan Geldi Oh Ohh!!!

Yine mübarek on bir ay geçti ve daha mübarek olan bir aylık Ramazan ayı geldi ya!..

Şimdi televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, dergilerde, sosyal medyada gündem hep Ramazan olacak... Herkes ramazanın mübarekliğinden, bereketinden, maneviyatından; ihsandan, cömertlikten, iyilikten bahsedecek... Herkes dindar, herkes âlim kesilecek... Herkes TV'de hangi hocayı izlediğinden, hangi camide teravih kıldığından dem vuracak. Hocalar da TV'lerde bulabildiği en etkileyici, en duygusal kıssaları anlatıp izleyicileri ve dinleyicileri hüngür hüngür ağlatacak... Hangi hocaefendi, daha çok ağlattıysa hangi hocaefendi daha saçma, daha uçuk kaçık sorulara daha sıra dışı cevaplar verdiyse o hocaefendi, o gün daha çok gündem olacak...

Yine orucu neyle açıp neyle açamayacağımızın tartışmaları yapılacak... Orucu neyin bozup neyin bozmadığı ağızda sakız gibi çiğnenip sakız çiğnemenin orucu bozup bozmayacağı on yüz milyon kere yeniden sorulacak...

Bilmem hangi ünlünün, hangi fakire yardımda bulunduğu ballandıra ballandıra anlatılacak. Yaptığı üç beş kuruş yardımla ucuz yolla reklamını yaptığını görmezden gelip o iyilik meleğini alkışlayacağız.

Hayatında bir fakire selam vermemiş, bir fakirin sofrasında bulunmamış, bir Müslüman'ın evine ayakkabıyla girilmeyeceğini bile öğrenememiş; hayatının büyük bir bölümü İslam'a ve Müslümanlar’a sövmekle geçmiş siyasetçinin kameralar eşliğinde Sofular Mahallesi'nin Dervişler Sokağı'nda Abdurrahman Emmi’yle Hatçe Teyze’nin gecekondusuna basın ordusuyla gidip kameralar eşliğinde iftar ettiğini göreceğiz. Buradan siyasi hasımlarına giydirmeyi de ihmal etmeyecek. Kendilerinin de aslında çok dindar olduğunu ama basının ve siyasi rakiplerinin kendilerini din düşmanı gibi göstermeye çalıştığını vurgulayacak. Her haziran ayını kesinlikle oruçlu geçirdiğini (Ramazan’ın hep haziranda olduğunu sandığından), her salı günü cuma namazını mutlaka kıldığını, son peygamber Hz. Âdem'in sünnetine harfiyen bağlı olduğunu, beş rekât namazın kırk vakitten oluştuğunu çok iyi bildiğini ve namazlarını riya olmasın diye evde kıldığını, dedesinin hafız ve kendisinin de kalbinin çok temiz olduğunu söyleyip bizim gönlümüzü kazanacak.

Ramazan ayı gelince insanların hassasiyetinin, iyiliğin, yardımlaşmanın, cömertliğin artmasına değil muhalefetimiz. Basın-yayın da İslam'ın daha çok konuşulmasına, hocaefendilerin TV'lerde arzı endam etmesine de karşı değilim. Ancak samimiyetsizliğe, İslam'ın rant kapısı, Müslümanlar’ın sağılacak koyun gibi görünmesine tahammülüm yok. Kazancının büyük bir bölümünü katil devlet İsrail'e bağışlayan bir kola firmasının Ramazan ve iftar temalı reklam yapmasına ve duyarsız, bencil, vicdansız Müslümanlar’ın da o kolayı iftar sofralarında bulundurup bir köyü doyuracak kadar yiyecek tüketip onlarca aç çocuğu aylarca doyuracak parayı bir iftarda harcamasına kızgınlığım.

Ya olduğunuz gibi görünün ya göründüğünüz gibi olun!.. Ama en iyisi inandığınız gibi yaşayın!..

Ramazan ayında Müslüman olduğunu hatırlayanlar, İslam Ramazan’dan sonra gökyüzüne çekilmiyor!..