3 Kasım 2015 Salı

Seçim Sonuçları ve Muhalefet



Yine bir seçimden çıktık, yeni bir seçimden çıktık. Seçim sonuçları, her şeyden önce herkes için sürprizdi. Ne muhalefet ne iktidar bu sonucu bekliyordu. En iyi ihtimalle Ak Parti'nin kıl payı bir şekilde tek başına iktidar olabilecek bir sonuç alabileceği şeklinde tahminler vardı. Anket firmaları da seçim sonuçlarını tespit etme noktasında resmen çuvallamış oldu. Gerçi anket şirketlerinin çoğu, gerçekten sonucu tahmin etmek için uğraşmıyordu. Anket sonuçlarını kullanarak seçim sonuçlarını dizayn etmeye çalışıyorlardı. Algı yönetimi yaparak milletin tercihlerini değiştirmeye uğraşıyorlardı.

Milletimiz, toplum mühendisliği yapmaya çalışanları yine ters köşe yaptı. Kimsenin kendi iradesine ipotek koyamayacağını dosta düşmana göstermiş oldu. Ne dayatılan anket sonuçlarına ne yapılan algı operasyonlarına pirim verdi. Sandığa gitti, kendi bildiğini okudu. Herkese, özellikle de muhalefete ders verdi ama bu dersi alabilecek bir muhalefet yok maalesef...

Her iki kişiden birinin oyunu alan Ak Parti, 2002'den beri artık klasik hâline gelen bir seçim sonucu yaşattı bize. Yine rakiplerin darma duman etti. Yine muhalefet liderlerini milletin içine çıkamayacak hâle soktu.

Seçim sonuçlarına istikrar, huzur, devamlılık isteyen Türk milleti çok sevindi mutlaka... Ama Türk milleti kadar, belki de daha fazla sevinen mazlum milletler ve mazlum coğrafyalar vardı. Türkiye'yi ve Ak Parti'yi umut olarak gören İslam coğrafyası bizden daha çok sevindi 1 Kasım seçimi sonuçlarına... Filistin sevindi, Gazze sevindi, Suriyeliler sevindi, Irak sevindi, Çeçenistan sevindi, Üsküp sevindi, Saraybosna sevindi, Doğu Türkistan sevindi, Arakan sevindi... Yurt dışında yaşayan gurbetçilerimiz sevindi. İsrail, Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa üzüldü. Bir de millete ve değerlerine düşman olan içimizde yabancılar üzüldü. Kahroldular...

Şimdi Ak Parti'ye ve Ahmet Davutoğlu'na büyük sorumluluk düşüyor. 2002'den beri kendini hiç yalnız bırakmayan bu necip milleti memnun etmek, beklentilerini karşılamak, verdiği sözleri tutabilmek için çok çalışmalılar. İslam coğrafyasının ve Ümmet-i Muhammed'in umudu olmaya devam etmek için gevşemeden, kibre kapılmadan yolularına devam etmeliler.

Bir de muhalefete gelelim. Milletimiz, bu seçimde muhalefete ne gibi mesajlar vermiştir. "Muhalif olmak, muhalefette olmak, sorumsuz olmak demek değildir. İktidar kadar sen de yaptıklarından ve yapmadıklarından sorumlusun. Muhalif olanda, muhalefet olanda; yalan ve iftira olduğu taraflı tarafsız herkes tarafından ispatlanmış olan iddiaları temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya koymayacak, buna tenezzül etmeyecek kadar şahsiyet olmalıdır. Muhalefet yaparken bile doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayacak kadar hakkaniyet duygusu olmalıdır. Yiğidi öldürse bile hakkını teslim edecek kadar adalet bulunmalıdır. Muhalif olanlar da, muhalefette olanlar da rakibini alt edebilmek için iftira, hakaret ve kumpaslara başvurmayacak kadar onur sahibi olmalıdır... İktidarı kötüleyerek benden destek alamazsın, karşıma projelerinle geleceksin. Bana ve değerlerime saygı göstermezsen, bu konuda bana güvence vermezsen sizinle birlikte yürümeyiz." mesajlarını vermiştir.

Peki muhalefet partileri ve liderleri, bu mesajları alabilmiş mi? Maalesef ki bu zaman kadar almadıkları gibi yine hiç almamışlar. Bir defa CHP, MHP ve HDP'nin aldığı oy oranı iktidarın aldığı oy oranına ulaşmıyor. Ama onlar ne yapıyor? Ortada büyük bir başarısızlık varken hâlâ sonuçlardan hükûmeti sorumlu tutuyorlar. Parti liderleri, istifayı hiç düşünmedikleri gibi "Biz nerede hata yapıyoruz da millet bize destek vermiyor, neden milletin gönlüne giremiyoruz?" demiyorlar da utanmadan hâlâ milleti suçluyorlar. Kılıçdaroğlu'nun ve Demirtaş-Yüksekdağ ikilisinin basının karşısına çıkarak, Bahçeli'nin yazılı olarak yaptığı açıklamalarda hiçbir öz eleştiri yok. Hatta 0,4'lük oy artışı ve iki milletvekili fazla çıkarmış olmalarnı bile neredeyse başarı olarak sunuyor Kılıçdaroğlu. Siz daha bu kafayla 2023'e kadar da 2073'e kadar da iktidar yüzü göremezsiniz.

Son bir bölüm de HDP ve Paralel Yapı ile ilgili açalım: HDP, normalde baraj altında kalacaktı; peki nasıl barajı geçerek meclise girdi. Paralel Yapı mensuplarının verdiği oylar sayesinde meclise girdi. Eğer ki kritik bölgelerde Paralel Yapı mensuplarından aldığı oylar olmasaydı, meclis aritmetiği çok daha farklı olacaktı. HDP 10,7 ile barajı kıl payı geçerek 59 milletvekili ile meclise girdi. Eğer ki girmese Ak Parti, 360 küsur milletvekili ile temsil edilecekti mecliste ve anayasa değişikliğini tek başına çok rahat bir şekilde yapabilecekti. Ne diyelim, terör kardeşliği meyvesini verdi. Bundan sonra PKK, Apo, terör sorunundan bahsedenler Paralel Yapı ile onların arasındaki işbirliğini, terör kardeşliğini unutmasın.

Allah bu seçim sonuçlarını ülkemiz, milletimiz, Ümmet-i Muhammed ve insanlık için hayırlara vesile kılsın. Muhalefete de akıl fikir versin. Milleti suçlamadan milleti anlamaya çalışacak kadar basiret versin.

1 Kasım 2015 Pazar

Köprüden Önceki Son Çıkış

Bakın yarın seçim var... Siz hâlâ kararınızı veremediyseniz size yardımcı olayım... Zira köprüden önceki son çıkıştayız... Beni dinlediniz dinlediniz, sonra başka çıkış şansınız olmayacak ve köprüyü geçene kadar -dört yıl boyunca- ayıya dayı demek zorunda kalacaksınız... O zaman ben size bir resim çizeyim, kararı siz verin:

Şöyle geriye baktığımda ne büyük sorunlarla boğuşmuşuz. Çözümü o kadar basit meselelerde biz millet olarak ne büyük sıkıntılara katlanmışız. Biz müstahakız demek ki bu sorunları yaşamaya. Yüce rabbimin, kurbanlar olduğum Allah’ımın (cc) büyük, eşsiz bir lütfu olan yanı başımızdaki değerin farkında olma sen… Hâlbuki şak diye söylenen sorunu tak diye çözüme kavuşturacak bir Kılıçdaroğlu nasip etmiş yüce Mevlam bu ülkeye… Bugüne kadar yaşadığımız her sorunun tek kaynağı, çözümü Kemal Kılıçdaroğlu’nda aramamış olmamızdır. Bu konuda şaka falan yaptığımı sanmayın, alınırım valla. Artık bu kanaate vardıktan sonra bir tüy gibi hafifim… Tüm dertlerimi unuttum. Ülkemin geleceği adına tüm endişelerim hidrojen gazı ile doldurulmuş balon gibi uçtu gitti. Artık siz de açın gözünüzü, dertlerinizden kurtulun!..

Birikmiş borçların varmış, ne gam!

Faturalar çok geliyormuş, üzülme!

Çocuğun okul masraflarına yetişemiyor musun? Dert ettiğin şeye bak!

Onlarca yıldır çalışıyorsun bir evin bile yok mu? Dert etme!

Ülkede anarşi sorunu mu var? Takma kafana!

Güçlüler, güçsüzleri mi eziyor? Artık ezemez!

Tavuğunuz yumurtlamıyor mu? Artık altın yumurtlayacak!

Sevdiğiniz kız size "abi" mi dedi? Bundan böyle "tabii" diyecek...

Ülkeden burnunuza kötü kokular mı geliyor? Burnunuz, o kokuya alıştırılacak!

Aklınızı mı kaçırdınız? Tekrar yerine getirilecek, olmadı yenisi verilecek!

Nasıl mı? İşte olmadı yine! Başta o kadar girişi boşa mı yaptık? Her derdin devası, gönüllerin sefası, liderlerin en hası Kılıçdaroğlu sayesinde tabii ki!.. İlk maddeyi söyleyip ikinciyi unutabilir. Ama olsun, onun dile getiremediği, kendinden bile sakladığı çözüm önerileri var. Bunlar henüz gün yüzüne çıkmamış olabilir, ama umutluyuz, bir gün çıkacak. "Benim adım Kemal, ben bulurum." ya da "Benim adım Kemal, ben yaparım diyorsam yaparım." diye bağırdığını duymadınız mı? Hâlâ kaynak ve proje sorarsanız çok bozulurum.

Siz CHP’yi her sorunun kaynağı, Kılıçdaroğlu’nu sermayenin oyuncağı, Kemalizmi terakkiye ayak bağı görüyorsanız siz iflah olmazsınız. Sorunu CHP’de ve kendisine yüklenen misyon, cüssesinden büyük Kılıçdaroğlu’nda arayan kişiye kim ne yapabilir ki? Ancak alternatifi sunulabilir.

Bütün bu sözlerim sizi temin ve tatmin etmediyse şayet alternatifim var. Devlet'i seçin, başınıza devlet kuşu konsun. Hem ne demiş Kanuni Sultan Süleyman "Olmaya DEVLET cihanda BAHÇELİ gibi..." Beyiti biraz karıştırdım galiba ama olur o kadar kusur.

Çözülememiş problemleriniz mi var? Bir "hayır"la çözsün hepsini...

Matematikle probleminiz mi var? Hesaplarıyla feleğinizi/feriştahınızı şaşırtsın...

Teröristlerin elebaşını idamdan kurtarıp idam ipini başkasına atsın meydanlarda...

Püskevit yiyemeyen çocuk bırakmasın yeryüzünde...

Antika otomobilleriyle dünya turu attırsın size...

Partideki tüm başörtülülere başını açtırarak başörtüsü sorununu kökten çözsün sizin için...

Siz Devlet Bahçeli'yi hâlâ anlayamadıysanız, sırtınızı MHP'ye dayamadıysanız o sizin sorununuz. Demek ki Bahçeli bir Devleti hak etmiyorsunuz. İnsanı zevkten dört köşe eden matematik hesaplarından, çaya püskevit banıp yeme zevkinden mahrum kalmayı siz istiyorsunuz. Krizlerle nasıl boğuşulur tecrübesini kazanma, bir gecede onlarca banka batırma becerisini elde etme şansını siz elinizin tersiyle itiyorsunuz. Devlet Bahçeli sizin için daha ne yapsın ki?

Bütün bu sözlerim sizi temin ve tatmin etmediyse şayet, alternatifim var. Demirtaş'a ve barışın ve huzurun düşmanı partisine atın oyu, o da size molotof nasıl atılır öğretsin.

Barajı geçebilmek için kendi kardeşlerin nasıl katledilir belletsin bir çırpıda...

Halkların kardeşliği deyip Hakk'a ve halka nasıl düşman olunur göstersin...

Elektrik, su, telefon, İnternet faturanız kabarık mı geliyor? Bundan sonra hiç gelmesin, çünkü tüm alt yapıları imha edilir ve siz fatura derdinden kurtulursunuz.

Ufacık çocukların nasıl dağa kaldırıldığını öğretir size...

Barış güvercini görünüp leş kargası nasıl olunur uygulamalı anlatır...

Bütün bu sözlerim sizi temin ve tatmin etmediyse şayet, alternatifim var. Ama bu defa yukarıda saydığım mükemmel(!) özellikleri bulamazsınız bu partide, kadrolarında ve liderinde... Bu partiye oy verirseniz şu felaketlere hazır olun:

Paranızdaki gereksiz sıfırlar atılarak matematiğinizi geliştirmenizin önüne geçilir.

Okullara, devlet dairelerine başörtülüler alınıp kamusal alanın namusu kirletilir(!)

Evinize kadar doktor gelip sizi muayene eder, hasta olma zevkinden sizi mahrum bırakır.

Evinizde yatalak biri varsa hem çocuğa hem bakıcısına maaş verirler ve sürünerek yaşama hakkınıza tecavüz edilir.

Yerli uçağınız, helikopteriniz, uçak geminiz, otomobiliniz olur; böylece sizin Avrupalı ve Amerikalılarla ortak özelliklerinizin azalmasına sebep olup onlara gıptayla bakmanızın önüne geçilir.

Binlerce kilometre bölünmüş yol yapılır, rahat rahat kaza yapma şansını kaybedersiniz.

Her ile havaalanı yaparak uçağı havada görmeye alışmış biz orta sınıfa uçağa binme imkânı verip gözümüzün yükseklere çıkmasına sebep olur.

Üç kuruş için IMF ve Dünya Bankasına el açmaya alışık tevazu sahibi devleti; şimdi onlara borç verebilecek, yoksul ülkelere sınırsız yardım edebilecek duruma getirerek kibirli bir devlete sahip olmanıza yol açar.

Daha saymakla bitmez ki bunların bize yaptığı kötülükler(!)

Bütün bu sözlerim sizi temin ve tatmin etmediyse şayet, alternatifim kalmadı maalesef...

Ama hep bunlar, Tayyip Erdoğan’ın suçu! Onun devlet yönetimine getirdiği kadronun suçu!.. Devletin güleryüzünü temsil eden Ahmet davutoğlu'nun suçu!... Beklentileri artırdılar, çıtayı çok yükselttiler. Beklentileri karşılayabilen var, karşılayamayan var; o çıtadan atlayabilen var, atlayamayan var! Vermeyince Mabud, ne yapsın Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş!!!

O zaman Tayyip Erdoğan istifa!!! Ahmet Davutoğlu istifa!!!

Ya da oylar Ak Parti'ye ve Davutoğlu'na!.. Sonuna kadar kadar onlardan istifade...

Benden söylemesi köprüden önceki son çıkışı kaçırmayın... Sonra çok vurursunuz başınızı taşlara... Köprüyü geçene kadar -dört yıl boyunca- ayıya dayı demek çok zor gelir size...