16 Haziran 2018 Cumartesi

Herkesi anladık da Saadet Partisi'ne ne oluyor



Yine Türkiye için kritik öneme sahip bir seçime gidiyoruz. Vatanseverlerle vatan hainleri, milletin adamlarıyla milletin düşmanları, Ümmet-i Muhammed'in umudu olanlarla Ümmet-i Muhammed'in tescilli baş belaları, terörle ve teröristlerle mücadele edenlerle terör ve teröristlerden beslenip onları destekleyenler kıyasıya bir mücadele içinde...

Saflar gittikçe netleşmeye, kimin ne için kimlerle yan yana geldiği alenileşmeye başladı. Seçimlerden kimin ne beklediği, seçimlerde kimin neyi hedeflediği iyice ortaya çıkmaya başladı.

Muhalif geçinen ve meydanlara çıkan siyasetçilere baktığımızda ülkemize, milletimize, Ümmet-i Muhammed'e yönelik umut veren hiçbir vaatleri yok. Varsa yoksa “Yapılmış olanları nasıl yıkarız, birikimleri nasıl har vurup harman savururuz, ülkenin kazanımlarını nasıl heba edebiliriz, ülkenin içinde bulunduğu barış ortamını nasıl bozabiliriz?” düşüncesi...

Yapmaya yönelik hiçbir vaatleri olmadığı gibi yıkmaya yönelik sınırsız bir vaat yarışı içindeler!..

Recep Tayyip Erdoğan nefreti gözlerini o kadar kör etmiş ki seçimleri kazandıklarında ülkenin neleri kaybedeceğini idrak edemiyorlar.

Türkiye'deki belli kesimlerin AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığını ve nefretini anlıyoruz; onlar fıtratının gereğini yapıyor.

Bin yıl sürecek dedikleri 28 Şubat süreci bitirildi; bizi tatmin etmese de sebep olanlar, yargılanıp ceza aldı.

Sadece hizmetli olarak tahammül edebildikleri başörtülüler, hayatın her alanında yer alıp tüm kamu kurumlarında çalışabilir oldu. Her şeyden önemlisi, önüne gelen, başörtülülere ve başörtüsüne saldırıp tahkir edemez ve ikinci sınıf insan muamelesi yapamaz oldu.

Müslümanlar, inancından dolayı baskı görmez oldu ve ibadetlerini rahat yapabilir duruma geldi.

Çok sevdikleri ve koşulsuz teslim oldukları Batı ve batıl, ülkemizdeki etkisini büyük oranda yitirdi ve ülkemiz gittikçe millîleşti.

Ekonomik anlamda Batı'ya bağımlılıktan büyük oranda kurtulduk.

Avrupa'nın ve Amerika'nın dikte ettiği yasaları çıkarmaz, bakan ithal etmez olduk; dünyada ve İslam Âlemi'nda itibarımız artı.

Tüm bu sebeplerden dolayı ülkemizdeki Kemalist zihniyet ve benliğini yitirip Batı'nın gönüllü kölesi olanlar, Reis'e ve AK Parti'ye kin besliyor ve düşmanlıkta sınır tanımıyorlar.

Peki, Saadet Partisi'ne ve mensuplarına ne oluyor?

Onlar niye Reis'e düşmanlar ve Reis'in kimliğinden, kişiliğinden, alnı secdeli oluşundan, İslam'a ve Müslümanlara hizmet etmesinden, batılla mücadelesinden rahatsız olanlarla birlikte oluyorlar? Var mı akıl, vicdan sahibi olup da bana bunu hakkıyla izah edebilecek bir Müslüman?

Recep Tayyip Erdoğan'ı devirip Muharrem İnce'yi veya Meral Akşener'i; AK Parti'yi devirip CHP ve İyi Parti'yi iktidara getirdiklerinde ne kazanacaklar, ülkemiz ve İslam Âlemi'ne nasıl bir hizmet etmiş olacaklar?

İnşallah başarılı olamayacaklar da Allah korusun olsalar Müslümanlar, 28 Şubat'taki sorunları tekrar yaşamaya başladığında, Ümmet-i Muhammed'in umut bağladığı lider ve ülke elden gittiğinde, İsrail başta olmak üzere Avrupa ve Amerikalılar tekrar ipleri ele aldığında bu vebalin altından nasıl kalkarlar, bunu nasıl izah ederler?

Allah; hepimize akıl, fikir, insaf, izan, basiret ve feraset versin; sağlıklı düşünme yetisini elimizden almasın!.. Ayağımızı Hak yolda sabit kılsın!..

Tayyip Erdoğan’sız Türkiye isteyenler, Türkiye’siz dünya arzulayanlardır



zellikle Avrupa ülkelerinde ve Amerika'da Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir nefret söylemi, algı operasyonu, yalnızlaştırma ve şeytanlaştırma politikası uygulanıyor. Bu politika, özellikle de 2009'dan sonra başladı, FETÖ'nün yapmaya çalıştığı içeriden çökertme faaliyetlerinin alenileşmeye başladığı 2012'den sonra ise iyice hızlandı.

Recep Tayyip Erdoğan figürü, ne kadar olumsuz sıfat varsa onunla özdeşleştirilmeye çalışıldı. Bunların en göze çarpanı ve en fazla dillendirileni ise "DİKTATÖR" söylemiydi.

Ülkemizde seçim oluyor, kaygısı Avrupa ülkelerine ve Amerika'ya düşüyor. Bizdeki seçim, onları geriyor tabir yerindeyse... Demokrat geçinen, insan hakları, adalet, hoşgörü kavramlarını tepe tepe kullanan Batı/l ülkeleri, konu Recep Tayyip Erdoğan olduğunda tüm değerlerini(!) ayaklar altına alıp çirkefleşebildikleri kadar çirkefleşebiliyorlar. AK Parti'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkelerinde propaganda yapmasına izin vermezken diğer partilere hatta terör örgütlerine sınırsız özgürlük tanıyıp Türkiye için yapabildikleri tüm olumsuz propagandaları yapmaları için teşvik ediyorlar.

Peki, Batı'nın Recep Tayyip Erdoğan nefretinin, düşmanlığının sebebi nedir?

Türkiye'nin, milletimizin potansiyelini ortaya çıkarması, milletimize öz güven aşılaması ve kontrol edilemez bir güç olması!..

Batı için Türkiye gerekli bir ülke, Türkiye'ye ihtiyaçları var... Ancak onlara lazım olan Türkiye, kendi ayakları üstünde duran, Batı'ya bağımlı olmayan, bağımsız bir Türkiye değil!.. İstedikleri zaman terbiye ettikleri, üç kuruş için kapılarında takla atan, istedikleri zaman bakan ithal edebildikleri, istedikleri yasa ve ana yasa değişikliklerini dikte edebildikleri, her zaman kendilerine muhtaç olan ve uysal koyun rolünü oynayan bir Türkiye lazım onlara...

İşte, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye'de bunları yapamıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan, kontrol edilemez bir güç onlar için... Onların menfaatine uygun değil de Türkiye'nin ve İslam âleminin menfaatlerine uygun davranıyor. Gittikçe Türkiye'yi bağımsızlaştırıyor. Ülkenin Batı'ya olan bağımlılığını her geçen gün azaltıyor. Türkiye'yi yönetenler, bir milyar dolar için kapılarında el pençe divan durmuyor artık; ülkesinin ve milletinin menfaati söz konusu olduğunda topuna birden rest çekebiliyor.

Böyle olunca da her geçen gün Türkiye, ellerinden kayıp gidiyor. Dünyanın sömürülen, mazlum bırakılan ülkelerine ve milletlerine umut ışığı oluyor. Türk milletinin tekrar tarih sahnesinde oyun kurucu rolüne soyunma durumu ortaya çıkıyor. Bu durum ise Batı'yı hem korkutuyor hem çıldırtıyor, kâbus görmeye başlıyorlar. Biliyorlar ki Türkiye, sadece Türkiye demek değildir. (Bunu ah içimizdeki ahmaklar da bir anlasa...)

Bu sebeple ne kadar olumsuzluk varsa Recep Tayyip Erdoğan'a fatura edip onu yalnızlaştırma ve oyun dışı bırakma çabasındalar!.. Çünkü Tayyip Erdoğansız bir Türkiye, Türkiyesiz bir dünya demektir. Çünkü kendilerine bağımlı olmaya devam edecek bir Türkiye, tam da istedikleri bir Türkiye'dir. Türkiye olmalı ama hep kendilerine bağımlı olmalıdır.

Batı'nın ve batılın bu düşüncede olması gayet normal de bizdeki ahmakların da Batı'ya ve batıla bu kadar ucuza tav olması, gönüllü hizmetkâr olması, maşa olması beni çıldırtıyor!..