6 Şubat 2017 Pazartesi

Reis de fazla oluyor ama!..

Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye'yi ziyaret edecek olmasıyla başladı Türkiye'deki tartışma. Müzmin muhalif "hayırcılar" ve CHP, Merkel'in gelmesinin "evetçiler"e yarayacağını; AK Parti'nin, MHP'nin ve Cumhurbaşkanı'nın elini güçlendireceğini söyleyerek gelmemesi noktasında eylem ve söylemlerde bulundular.

Müzmin muhalif "hayırcılar" ve CHP'nin göz ardı ettiği ve anlayamadığı nokta ise şurası: AK Parti'nin, MHP'nin, Reis'in ve oların takipçilerinin kendileri gibi Batı uşaklığına gönüllü olmadığı ve Batı'dan gelen herkesi ve her şeyi kutsal görüp hayranlık duymadığı... Dolayısıyla "evetçiler" için Merkel'in gelmesinin hiçbir artı tarafı olmadığı gibi olumsuz motivasyon sebebi bile olabilir. Biz Almanya'nın bizim için nasıl bir tehlike olduğunu bilecek kadar akıllı, onlara karşı nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini bilecek kadar millî duruşa sahibiz. Merkel'i çok önemseyenler, onu ve görüşlerini referandumda kendi fikirlerini desteklemek için tepe tepe kullanabilir.

Asıl konumuz, Reis'in Merkel'e verdiği ayar!.. Bu Reis de fazla olmaya başladı... Merkel'e o nasıl bir ayar vermektir öyle... "İslam, barış ve kardeşliktir. İslam'la terör yan yana kullanılamaz." dediği andaki Merkel'in yüz ifadesine dikkat ettiniz mi? Ya sonra toparlamak için yaptığı açıklamaya... Sen istediğin kadar açıklama yap, istersen aynı söylemin daha ağırını kullan biz Müslümanlar için hiçbir anlamı kalmadı. Reis, sana o ayarı verdi ya, seni şekilden şekle soktu ya sen o an bizim için bir şarlatandan, boşboğaz bir siyasetçiden öte bir anlam ifade etmedin. İçimizin yağları eridi, bir anda yüzlerce yıl önce Fransa Kralı Fransuva'ya mektup yazıp bizim ve kendinin kim olduğunu hatırlatan, Alman İmparator'u Şarlken'e haddini bildiren Kanuni var sandık karşımızda!..

Şöyle düşünmeden de edemedik tabii: Ya o sözleri Sezer, Demirel, Ecevit, Yılmaz vb. siyasetçilerin karşısında söylemiş olsaydı Merkel? Onlar, Merkel'in sözlerini az ve hafif bulup İslam'a ve Müslümanlara bir dakikada bin hakaret edip "Biz sizden daha çok nefret ediyoruz Müslümanlardan, biz sizden daha çok mücadele ediyoruz onlarla." mesajını verirlerdi.

Reis'i biz bu ülkeye yaptığı hizmetler için; batmış, bitmiş bir ülkeyi şaha kaldırdığı için; kimsesizlerin kimsesi, yoksulların destekçisi olduğu için; zalimlerin korkulu rüyası olduğu için seviyoruz. Bu ülkenin kodamanlarıyla, para babalarıyla, beyaz Türkleriyle aynı safta olup bu millete tepeden bakmadığı, içimizden biri olup bir gecekonduda dizini kırıp yemek yiyip çay içebildiği, bir yaşlıyı gördüğünde elini öpüp ona sarılabildiği; üstü başı kirli, sümüklü bir çocuğu kucağına alıp öpüp koklayabildiği için seviyoruz. Bütün bu özellikleri, onu bizden kılıyor, ondaki samimiyeti görüp ona inanıp güveniyoruz. Bütün bunlara eyvallah da... Bizi asıl gururlandıran, onu Reis olarak bilip peşinden gitmemizi sağlayan özelliği şudur: Hiçbir Batılı lider karşısında eğilip bükülmemesi, Batı'nın küstah siyasetçileriyle hak ettikleri dilden konuşabilmesi, "Dünya beşten büyüktür." diyebilmesi, dünyanın çekindiği terör devleti İsrail'e ve liderlerine "One minute!.." çekebilmesidir.

Reis'in ileri gittiğini düşünen geride durabilir!..

"HAYIR" diyenlerin asıl korkusu

Bu topraklarda Batılılaşma hareketi başladığından beri, yerli ve İslamî olan her şeye karşı olan, iflah olmaz bir muhalif kitle var. Bu muhalif kitle, bu toprakların değerlerine hep tepeden bakar, bu değerleri sürekli küçümser. Bunlar kimlerdir? Bunlar; ülkesine, insanlarına ve değerlerine yabancılaşmış olan “müzmin muhalifler”dir. Bunlar için Batı’dan gelen her ne varsa kutsaldır. Batı’dan gelen her şey güzeldir. Batı’dan geliyorsa sorgulanamaz. Batı’dan geliyorsa üstündür.

Bu müzmin muhalifler için yerli olan, İslami olan her ne varsa kötüdür. Onlardan uzak durulmalıdır. Onlardan kurtulmak gerekir. Bu değerleri yaşatmaya çalışanlar yobazdır. Ülkenin gelişmesinin önünde en büyük engel bunlardır. Bu değerler ve bu değerleri savunanlar olmasa ülke, çok daha farklı olacaktır. Çağdaş dünyanın bir parçası olmamızı engelleyen bu zihniyettir. Bu zihniyete sahip olanlar, hem ülkemizin geri kalmasına sebep olmakta hem de bizi çağdaş dünyaya rezil etmektedir. İslami değerleri savunan ve buna uygun yaşamaya çalışanlar, bu ülkede ikinci sınıf vatandaştır. Bunlar; ülke yönetimine talip olamazlar, ülke meselelerinde söz sahibi olamazlar, kritik görevlerde bulunamazlar. Peki, ne yapabilirler? Hizmetli olabilirler, kendilerine uygun görülen görevleri yapabilirler.

Şimdi önümüzdeki referandumda karın ağrıları tam da bu noktadır. Referandumda halk "EVET" der ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi geçerse bu milletin değerleriyle problemi olan, bu milletin inançlarına düşman olan, bir Batılı’dan daha çok Batıcı olan içimizdeki gâvurların halkın teveccühünü kazanma şansı kalmamaktadır. Artık bu milletle barışık olmayan, değerleriyle ve inançlarıyla problemi olanların bu topraklarda söz sahibi olamayacağını görüyorlar ve bunun için de referandumda "HAYIR" çıkması için yapabilecekleri her çirkefliği yapıyorlar, yapacaklar. Yoksa halk oylamasına sunulan bu anayasa değişikliği paketinde -ölü doğduğunu düşündüğüm milletvekili yaşını 18'e indiren madde hariç- olumsuz denebilecek bir madde yok.

Bu maddeler geçtiği takdirde sırtını dayadıkları Batı zihniyeti büyük yara alacak. Ülkemizde sakat Batı düşüncesi yerine yerli, bu milletin istek ve beklentilerini dikkate alan bir yönetim olacak. Bu durum ise içimizdeki Batı zihniyetli uşakların işine hiç gelmemektedir. Ancak hizmetli olabilecek kişiler, devlet yönetimine gelecek ve hizmet edilen pozisyonuna yükselecektir. Bir de milletin kendi seçtiği kişiler, onların zihniyetinden farklı olarak milletin efendisi gibi davranmayıp millete hizmet etme yarışına girecekler. Belli odakları değil de milleti memnun etme kaygısı taşıyacaklardır.

En büyük korkuları ise bağımsız olan, kendi kendine yetebilen bir ülke olmamız; oyunlar oynanan, başına çorap örülen bir ülke olmayıp oyun kurucu rolünde bir ülke olacak olmamızdır.

Allah, Ümmet-i Muhammed’in ferasetini artırsın, birlik ve beraberliğini daim etsin. Referandum sonuçlarını da ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile kılsın…

Şu muhteremlere rağmen diktatör Recep Tayyip Erdoğan'a "EVET" mi diyeceğiz!

Referandumda kim ne diyor, ona göre biz ne demeliyiz? Bakın gerekçeleriyle neden "EVET" diyemeyeceğimizi açıklıyorum. Kızmak, kırılmak, sövmek yok!..

FETÖ terör örgütünün elebaşı Lanetullah, ABD Başkanı Trump'a yazdığı mektupta kendisine sahip çıkılmasını istiyor ve “Eğer bize sahip çıkılırsa sizinle daha aktif bir şekilde çalışırız. Dünyanın dört bir yanındaki yetişmiş elemanlarımız da bu konuda hizmet sunmaya hazırdır.” diyor.

Yıllarca "Hocaefendi" olarak anılan, "tevazu şahı, vatan sevdalısı, eğitim gönüllüsü, gençliğin hizmetkârı, nezaket timsali" olarak gösterilen Lanetullah'a bakar mısın? Artık yal içtiği kapıya hizmet edeceğini aleni olarak ilan ediyor.

Şimdi bu muhterem(!) Lanetullah ve avanesi referandumda "Hayır" derken biz nasıl olur da Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin hazırladığı anayasa değişikliğine "Evet" deriz?

Terör Örgütü PKK'nın sözde Avrupa sorumlusu ve KCK üyesi olan Rıza Altun, "Anayasa değişikliğine kesinlikle “Hayır” oyu verilmeli!.. Böyle bir anayasa çıkarsa tek parti, tek lider sultası altında hiç kimsenin kendisini ifade edebileceği bir imkân olmaz.” demiş.

Ah canım benim!.. Sen ne şeker şeysin öyle!.. Senin gibi "Kanaryasevenler Derneği" gönüllüsünün böyle bir talebi, arzusu, beklentisi olur da kırar mıyız, biz senin gibi hıyar mıyız? Şimdi ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle dolaşıp Diktatör(!) Recep Tayyip Erdoğan'a "Hayır" demelerini salık vereceğiz milletimize!.. Siz merak etmeyin, uşaklık edip yalını içtiğiniz odaklara sizi rezil eder miyiz hiç!..

Şimdi sizin gibi çevreye izmarit bile atmayan, barış için bebekleri bile katletmekten çekinmeyen, halka düşman olan, Hakk'a posta koyan bir örgüt referandumda "Hayır" derken biz nasıl olur da Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin hazırladığı anayasa değişikliğine "Evet" deriz?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz." diyor. Bu ülkede normal yollarla anayasa değişikliği olmamış ki? Bu milleti adam yerine koymayan, sürekli bir tehdit olarak gören, inanç ve değerlerini hep küçümseyen CHP zihniyeti hep kan dökerek yapmaya alıştı anayasa değişikliğini!..Eee doğal yollarla, millet istediği için sistem değişikliği olmasını da akılları pek almıyor. Bugüne kadar hep millet adına en iyi(!) kararı vermiş olan CHP zihniyeti "Hayır" derken onlarla beraber yürümemek ayıp olmaz mı?

Şimdi halkın dediğine itibar edip halkın sahibi, efendisi zihniyeti ve temsilcilerini kırmak olmaz!.. Onlar "Hayır" derken biz nasıl olur da Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin hazırladığı Anayasa değişikliğine "Evet" deriz?

Daha bunlarla birlikte barış güvercini HDP'liler; tek dertleri Türkiye olan, kendileri kaybetse de ülkenin kazanması için canla başla çalışan TÜSİAD üyeleri; milletimiz semirip zarar görmesin diye ülkenin kaymağını yiyen beyaz Türkler, ülkenin tek sahibi Kemalist laikler, ortaya hiçbir sanat eseri koyamasa da ülkemizin medarı fiftiharı olan, sanatçı geçinen soytarılar "Hayır" derken biz nasıl olur da Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin hazırladığı anayasa değişikliğine "Evet" deriz?

Neden "EVET" diyemeyeceğimizi anladınız mı? EVET, EVET; kesinlikle anladınız EVET!..

CHP, referandumda halkın karşısına hangi söylemlerle çıkmalı?

Allah, CHP'li olanlara CHP'li olmaktan daha fazla dert vermesin!..Sürekli fikir değiştiren, halkla ve değerleriyle çelişen politikalar üreten bir lideri ve partiyi savunmak zorunda kalmak oldukça zor!..

Şimdi "Cumhurbaşkanlığı Sistemi" ile ilgili anayasa değişikliği, CHP'nin tüm engelleme çalışmalarına rağmen milletin hakemliğine sunulacak. Değişikliğin, milletin önüne gitmemesi için çok büyük mücadele eden CHP'nin şimdi milletin önüne hangi söylemle çıkacağını herkes gibi ben de çok merak ediyorum. Haydi, diyelim ki ne söylerse ne yaparsa tercihi değişmeyecek ve CHP'nin peşinden gidecek azınlık bir seçmen kitlesi var. Ancak referandumda Anayasa değişikliğinin geçerli oy almasını engelleyebilmek için kendi seçmeni olmayan vatandaşlardan da ciddi oranda oy alması gerekecek. Peki, bu vatandaşlara ne diyerek onlardan oy isteyecek?

Milletin karşısına çıkınca CHP'nin samimi olarak neler söyleyebileceği ile ilgili benim birkaç önerim var:

1- Ey milletim!.. Sizin kendi düşünceniz olamayacağını, sizin için neyin iyi neyin kötü olacağına karar vermekten aciz olduğunuzu düşünüyoruz. Onun için bir anayasa değişikliğinin sizin önünüze gelmesine şiddetle karşı çıktık ama başarılı olamadık. Biz size güvenemesek de şimdi sandıkta siz bize güvenin ve bizim istediğimiz gibi "Hayır!" deyin!..

2- Millet için neyin iyi, neyin kötü olduğuna eskiden beri biz karar veririz. Milleti ilgilendiren bir konuda milleti hakem tutmak, eski köye yeni âdet getirmektir. Lütfen sizi adam yerine koyanlara itibar etmeyin ve önünüze konulan anayasa değişikliğine "Hayır!" deyin!..

3- Siz %98'le bu Anayasa değişikliğine "Evet!" deseniz de bizim için bir hükmü yoktur. Bizim için demokrasi, bizim istediğimiz gibi oy kullanmanızdır; aksi takdirde demokrasi de sizin tercihleriniz de bizim için fasa fisodur. Ülkenin gerilmesini, çatışma çıkmasını istemiyorsanız "Hayır!" deyin!..

4- Bakmayın ismimizde "halk" olmasına halk bizim için bizim gibi düşünenlerden ibarettir. Bizim gibi düşünmeyenler, bizim için "halk" sınıfında yer almaz. Ya bizim gibi düşünür, halk sınıfında yer alırsınız ya da her türlü aşağılamamıza, hakaretimize müstahak olursunuz!.. Bu haksızlık diyebilirsiniz, bizi halka ve Hakk'a düşman olarak görebilirsiniz ama bizim fikirlerimiz yıllarca değişmedi, değişmeyecek. Bizim yanımızda değerli olmak istiyorsanız referandumda "Hayır!" deyin!..

5- Size geçmişte çok hakaret etmiş olabiliriz, sizin istemediğiniz icraatlar yapmış olabiliriz. İnançlarınıza, değerlerinize ters düşen faaliyetlerde bulunmuş olabiliriz. Bunları unutun. Şimdi size ihtiyacımız var ve sizinle iyi geçinmek zorundayız. Size ihtiyacımız olduğu sürecesiz bizim için kıymetlisiniz, aksi takdirde ne siz ne de fikirleriniz bizim için bir anlam ifade eder. Şimdilik size iftira atmaya, hakaret etmeye, değerlerinize ve inançlarınıza saldırmaya ara veriyoruz. Kıymetimizi bilin ve bu referandumda "Hayır!" deyin!..

6- Sözlerimiz ve ortaya koyduğumuz argümanlar sizi tatmin etmedi ise biz anlatamamış değiliz, siz anlamamışsınızdır. Adam olun ve bizim seviyemize çıkın, bizim sizin seviyemize inmemizi beklemeyin!.. Anlamak zorunda da değilsiniz, sadece dediğimizi yapın ve "Hayır!" deyin!..

Bir "HAYIR" için ihanete "EVET" demek niçin?

Nereden başlasam bilemiyorum ki...İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanların ülkemize saldırıları karşısında söyleyecek o kadar çok söz var ki...

Kime sırtımızı dayasak sırtımızdan hançerleniyoruz.

"Arkadaş" diyoruz, kalbi taş çıkıyor, arkadan hançerliyor.

Kardeş deyip besliyoruz, serkeş olup bulduğu ilk fırsatta bize başkaldırıyor.

Âlim diyoruz, zalim olup bize zulmediyor; bizi terör örgütleriyle eş değer tutuyor.

Dindar diyoruz, kindar çıkıyor; bizi bir karış suda boğmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyor.

Cahil diyoruz, Ebu Cehil olup değerlerimize savaş açıyor.

Fani diyoruz, cani çıkıyor; kendinden başkasına yaşam hakkı tanımıyor.

Fakir deyip kucak açıyoruz, hakir olup tepemize çıkıyor.

Delikanlı diyoruz, kanı bozuk eli kanlı oluyor.

Dayı diyoruz, ayı çıkıyor; ne dostluğuna güveniliyor ne düşmanlığına.

Yiğit diyoruz, it çıkıyor; ilk önce kendine sahip çıkanları kapmaya kalkıyor.

Ar, namus, hayâ diyoruz; maya bozuk çıkıyor, hayal kırıklığı yaşıyoruz.

Hak, hukuk, adalet diyoruz; karşılığında hep hakaret duyuyoruz.

Birlik, beraberlik, kardeşlik, din, diyanet diyoruz; karşımızdakiler ihanet içine giriyor.

Adam olun canımızı yiyin diyoruz, canımıza kastediyorlar.

İnsan olun kâfi diyoruz, kâfir olup bölücülük yapıyorlar.

Biz Türkiye, Anadolu, vatan diyoruz; onlar ülkesini satan oluyor.

Hizmet için var siyaset, önemli olan insaniyet diyoruz; karşılığında hep hakaret görüyoruz.

Dünya yalan, kardeş kardeş yaşayalım diyoruz; KARA YILAN olup bizi sokmaya kalkıyorlar.

Biz diyoruz ki kardeşlik hamurunu yeniden yoğuralım, biraz ben, biraz sen koy un; ipleri Batı'nın eline vermiş ayrılık türküsü çağırıyor koyun.

Biz özümüzde kardeşlik var, gelmeyelim diyoruz oyuna; onlar gözümüzde kalleşlik var deyip tasmayı geçirtiyorlar boyuna.

Milletimiz, her zaman onurludur, boyun eğmez teröriste ve teröre; yeri geldiğinde dünyayı dar eder köre ve nanköre.

Kutsal bilmişiz at, avrat, silahı; bizimle uğraşanın kesilir iflahı.

Bir tarafa bakıyorsun Kemalist, seküler, gayrimillî odaklar; yanlarında en afili dindar ortak...

Diğer tarafta millî ittifak, karşı çıkanların tek bildikleri nifak...

Anlam veremiyor insan, bu nasıl nisyan; halka ve Hakk'a düşman olanla nasıl el ele yürür "Hakk'ı tutar kaldırırım!" diyen!..

Bırakın, milletimiz ariftir; kendi kararını verebilir, ona yapılacak izahat gereksiz tariftir!..

Mesele vatansa gerisi teferruat, bu vatan için yapılan her şeye HAYIR diyene kulağını kapat; sağduyuludur bizim millet, ülke için olunca bir hizmet, onu destekleyerek der her zaman EVET!..

Millete güvenmeyenler bakıyorsun, milleti ilgilendiren bir konuda milletin hakemliğine HAYIR diyor, sonrada bundan HAYIR umuyor!..

Bizim ise halka ve Hakk'a güvenimiz tamdır!..Selam ve dua ile...

NOT: Bu yazıyı daha önce farklı bir başlıkla yayımlamıştım, ama bir iki küçük değişiklikle yeniden yayımlamak istedim:

Hayır olamaz, bu Anayasa değişikliği yapılamaz!..

Millet adına bir şeye karar verilecekse millete sormak da ne oluyor, millet adına en iyi kararı CHP ve ülkenin seçkinci Beyaz Türkleri veriyordu!

Türkiye hızla uçuruma doğru yuvarlanıyor sevgili okuyucularım!.. Hayır olamaz, olamaz; bu yaşananlar gerçek değil de bir rüya olsun Allah'ım!..

Uykularım kaçıyor, diyeceğim ama diyemiyorum. Yemekten içmekten kesildim, iğne ipliğe döndüm; demek istiyorum ama bir türlü diyemiyorum, iştahım yerinde ve hâlâ 90'lı kilolarda seyrediyorum. Ama yine de ülkede yaşananları gördükçe kan beynime sıçrıyor. Gerekirse kendimi feda etmeliyim ama ülkeyi girmiş olduğu bu dönülmez yoldan döndürmeliyim.

Ülke ne gibi bir felaketin içine sürüklendi ki dediğinizi duyar gibiyim!.. Şaka mısınız siz ya hu? Tek tek yazayım da siz cahilleri engin bilgilerimle, çağdaş fikirlerimle, modern söylemlerimle, içimde büyüttüğüm yalancı korkularımla aydınlatayım:

Ortaya "Cumhurbaşkanlığı Sistemi" diye bir anayasa değişikliği paketi attılar. Düşünebiliyor musunuz artık hükûmeti millet kuruyor? Milletten kim daha çok oy alırsa o, gelip hükûmetin ve devletin başı oluyor ve ayrıca bir güven oylamasına ihtiyaç duymuyor. Bu millete bu kadar güvenen sisteme nasıl karşı olunmaz?

Bu milletin ekserisi göbeğini kaşıyan adamlardan, bidon kafalılardan, İslami duyarlılığı yüksek insanlardan, geleneğine ve göreneğine bağlı kişilerden müteşekkildir. Sen nasıl olur da bu millete güvenip devlet yönetiminde bu kadar etkin rol almasına yol açarsın. Hâlbuki çağdaş, Kemalist, laikçi, seçkinci beyaz Türkler, millet adına ne güzel kararlar alıyor; istemediği kişinin siyaseten çeşitli ayak oyunlarıyla önünü kesip istediği kişinin bir şekilde devleti yönetmesini sağlıyordu. Şimdi bu güzelliklerden(!) mahrum olacağız. Vesayetlere, darbelere, istikrarsızlıklara, ayak oyunlarına yer olmayan; vesayet odaklarından ziyade milletin çıkarına hizmet eden bu saçma sapan(!) sisteme karşıyım!..

Ülkenin koalisyonlara muhtaç edilip ama bir türlü koalisyonun kurulamadığı, bunun sonucunda vesayetçilerin ülkeye çöreklendiği günleri göremeyeceğiz. Bulanık suda balık avlamayı, puslu havada avlanmayı sevenlerin hakkını düşünmeyenleri esefle kınıyorum!..

Yeni anayasa maddelerinin ikinci turda da 330'u geçmesi hâlinde kimin önüne gideceğini düşündükçe kahru perişan oluyorum. Milletin anayasa konusunda hakem seçilmesi... Yok, yok!.. Bu kadarı da fazla...

Millet adına bir şeye karar verilecekse millete sormak da ne oluyor, millet adına en iyi kararı CHP ve ülkenin seçkinci Beyaz Türkleri veriyordu. Şimdi, millet karar veriyor; CHP ve seçkinci Beyaz Türkler, çağdaş yobazlar da buna uymak zorunda kalıyor. Buna inanamıyorum!.. Daha da kötüsü, milletle bütünleşmediği sürece CHP zihniyetinin cumhurbaşkanı çıkarması imkânsız!.. Nasıl ağlamam, nasıl kahrolmam, nasıl isyan etmem ben!.. Şimdi Hakk'la ve halkla sorunlu olan kadrolar, Hakk'a ve halka yakın olmaya zorlanacak ve milletin seviyesine inmek(!) zorunda kalacak!..

Aman Allah'ım!.. Bu ülkede yaşanmaz artık!.. Umudumuz gittikçe azalıyor ama bir esas oğlan çıkıp "Hayır bu anayasa değişikliği yapılamaz, bu değişiklikler hükümsüzdür!" demeyecek mi? Bu film böyle mi bitecek? Bitmesin, yoksa halka ve Hakk'a düşman, vesayetsever, seçkinci, çağdaş yobazlar bitecek!..

Ne bitsin mi dediniz? Çok vicdansızsınız!..