14 Nisan 2016 Perşembe

Lidersiz Muhalefet, Muhalefetsiz Siyaset

Ne olacak bizim bu muhalefetin hâli? Kaybettikçe hırçınlaşan, hırçınlaştıkça çirkefleşen muhalefet lideri, muhalefete ne katacak; ülkeye ne verebilecek?

Bir seçim… İki seçim… Üç seçim... Galip aynı… Mağluplar aynı… Mazeretler aynı… Hep suçlu halk… Hep yenilenler, sütten çıkmış ak kaşık… Hep halk cahil… Hep halk, muhalefeti anlayabilecek bilgi ve birikimden uzak…

Eskiden millî takımımız, maçlar yapar; sürekli mağlup olur. Arkasından gazeteler şöyle manşetlerle çıkardı: ‘’Şerefimizle yenildik… Yenildik ama ezilmedik… Hakeme yenildik…’’ Her maçta biz, çok iyi oynardık ama hep dış etkenler, yenilgimizi hazırlardı. Her olumsuz sonuca da böyle yaklaştığımız için sonuç hiç değişmezdi: Hep hüsran, hep hüsran… Ne zaman ki Fatih Terim diye bir adam çıktı, olumsuzlukları dış etkenlerde değil kendimizde aradı; o zaman da makûs talihimiz değişmeye başladı. Avrupa üçüncülükleri, dünya üçüncülükleri geldi.

Bizim muhalefette de durum millî takımımızdan farklı değil. Millî takımın bıraktığı mazeretleri muhalefet aynen devam ettiriyor; sonuç da kendileri için iyiye değil, daha kötüye gidiyor.

Bir lider düşünün ki itibarı dibe vurmuş siyasete ve siyasetçiye itibarını yeniden kazandırmış. Dibe vurmuş olan ülkenin itibarını zirveye çıkarmış. Dibe vurmuş ekonomiyi dünyanın sayılı ekonomileri hâline getirmiş. Bir yıl sonranın planını yapamayan ülke siyasetçilerinin aksine elli yıllık, yüz yıllık planlar, hedefler ortaya koymuş; ülkeye çağ atlatmış. 2002’den beri girdiği her seçimi oylarını artırarak kazanmış. Sıfırdan başladığı siyaset hayatında adım adım her aşamayı büyük başarılarla geçerek zirveye yürümüş.

Bunun karşılığında ona muhalif olanlar, yıllardır o lider karşısında elle tutulur hiçbir söylem ve eylem üretememiş. Tek yaptıkları, siyaset dışı odaklarla birlikte kumpaslar kurmak, iftiralar atmak, darbe planlarına çanak tutmak, ortaya konulan projelere ‘’istemezük’’ demek… Bunun sonucunda da hep mağlubiyet, hep mağlubiyet… Muhalif cephede ‘’Recep Tayyip Erdoğan kaybetsin de gerekiyorsa ülke batsın.’’ derecesinde siyasi körlük oluşmuştur. Recep Tayyip Erdoğan, siyaset içi ve dışı muhalif cephe tarafından linç edilmek için akla hayale gelmeyecek iftiralara, kumpaslara, ittifaklara maruz kalmış. Bütün bu çirkefliklere rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ı yenmeyi başaramayan muhalif cephe, bir kez olsun hatayı kendilerinde aramamıştır. Kendileri dışında herkesi suçlu ilan etmişlerdir. En komiği de sürekli halkı suçlamaları, küçümsemeleri, aşağılamaları… Sonra da aynı halktan oy istemeleri…

Ülkeye, ülke insanına yönelik hiçbir projesi bulunmayan; genel başkanı, ortalama Türk insanı kadar edep, ahlak, nezakete sahip olmayan bir partiden bu millete hayır gelmez. Bir kadına hiç yüzü kızarmadan iftira atıp hakaret edebilen bir lideri olan ve onun yaptıklarını eleştirecek kadar insani olgunluktan uzak bir kitlenin bu ülke insanıyla ortak değerlerde buluşması mümkün değildir. Dolayısıyla yapılan her seçimde bu millet, golü doksana takmaya, muhalefet de ağıtlar yakmaya devam edecektir.

10 Nisan 2016 Pazar

Dürüstlük Pahalı Bir Mülktür, Ucuz İnsanlarda Bulunmaz

Herkesçe malum olduğu üzere birkaç gün önce ana muhalefet lideri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu hanımefendi ile ilgili ağza alınmayacak ifadeler kullandı. Onun kullanmış olduğu ifadeleri biz gazetede haber olarak yayımlayamadık, edebimiz buna elvermedi. Sözü kullanıp normalleştirmeyi de bu ülke insanına hakaret kabul ettik. Ancak bizim haber olarak yayımlamaktan imtina ettiğimiz, argo ve küfür repertuvarı geniş olan ortalama bir Anadolu insanının bile -hele de muhatabı bir kadınsa- toplum içinde dillendirmeye utanacağı bu sözleri, ana muhalefet lideri Meclis'te grup toplantısında, kameralar önünde, kadınlı erkekli vekillerinin huzurunda yüzü kızarmadan söyleyebiliyor. İşin daha ilginci hem erkek hem kadın vekilleri bu sözleri alkışlayıp onaylayabiliyor. Sayın Abdullah Gül'ün ifadesiyle "İnsan hayret ediyor."

Bu seviyesizliği yapan adam, ülkenin ana muhalefet lideri! Lideri böyleyse ana muhalefetin hâlini siz düşünün. İmam ve cemaat sözünü bilmeyeniniz yoktur sanırım... Ölü Deniz'in (Lut Gölü'nün) seviyesini bilen var mı içinizde? O Ölü Deniz ki neden deniz seviyesine göre yaklaşık 422 metre çukurda bunu da biliyorsunuzdur sanırım... Bir toplumda kalmayınca edep ahlak, sonları kaçınılmaz olarak helak... En iyisini Rabbim bilir tabii ki!

Bu sözleri duyunca şöyle düşündüm: Ahlak tatile çıkmış, onur firar etmiş, hayâ yakınına hiç uğramamış, namus kavramına hepten yabancı olmalı ki bir kişi bu sözleri kullanabilsin... Bir koltuğa sebep, uçmuş gitmişse edep; ne yapsın ona medrese mektep!..

Bu sözleri söyleyenin haydi ortalama Türk insanına göre KEMALİ noksan, sokma akılla liderlik olmuyor, bir yerden fışkırıyor ne kadar da kafasına soksan... Ancak orada bulunanlara ne oluyor? Kadınlı erkekli hiç mi bu sözleri yadırgayanınız yok. Eğer ki muhalif olmanız, farklı düşüncelere sahip olmanız, insan olmanızın önüne geçmişse sizin için söylenebilecek pek bir söz kalmamıştır.

Bir de bu sözleri tevil etmeye çalışan kadınlı erkekli CHP'lileri, gazeteci olmuş ama insan olamamış hastalıklı tipleri görünce insan, insanlığından utanıyor; midesi bulanıyor insanın.

Haydi, lider bellediğiniz kişinin edebi, ortalama insanımıza göre eksikti; bu sözleri kullanmaktan hayâ etmedi. Bari dürüst olsa da kıvırmasa... "Ben bu sözü kullandım ama yanlış yaptım, özür diliyorum." deme erdemini gösterse... Ya da onun peşinden gidenler, bu sözlerin savunulacak bir tarafının olmadığını, kesinlikle bu sözleri tasvip etmediklerini söyleyecek kadar insan olabilseler... Maalesef ki yok, yok, yok...

Hâlâ âlemi kör, milleti sersem sanan bu güruh liderlerini(!) aklama derdinde... Neymiş, sözün anlamı farklıymış da, herkesin anladığı anlamda kullanılmamış da, sözler çarpıtılıyormuş da... Siz zaten yeterince çarpıksınız, sizi çarpıtmaya ne gerek var? Çarpık olanı çarpıtsak düzelmiş olursunuz... Dürüst olun, diyeceğim ama!..

"Dürüstlük, pahalı bir mülktür; ucuz insanlarda bulunmaz!" sözü geliyor aklıma...