21 Ocak 2016 Perşembe

Devlet Terbiyesinden Nasibini Almamış, Devlet Yönetmeye Talip

Ana muhalefet partisi ve onun naiflikte, nezakette, zarafette, beyefendilikte eşsiz(!) lideri , AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için ne büyük şans!.. Ama ülke ve millet için de ne büyük şanssızlık!..
Ya hu bu adama nerede, ne zaman, ne söyle/me/yeceğini; devlet meselelerinde nerede durması gerektiğini hatırlatan birileri yok mu hiç? “Üslubu beyan, ayniyle insan.” demiş büyüklerimiz. Ana muhalefet liderini, üslubu konusunda uyarabilecek hiç mi eşi dostu yok? Acınacak durumda hem vallahi hem billahi... O konuştukça millet olarak biz utanıyoruz. Koskoca T.C. nin ana muhalefet liderinin ergen genç gibi argo, küfür, hakaret kelimeleriyle iftiralar atarak karşı tarafa üstünlük kurma, kendini kabul ettirme, prim yapmaya çalışma çaresizliği bizi yerin dibine batırıyor.

Tek adam diktası yüzünden kongrede karşısına aday çıkamıyor. Bu adam, çıkıp milletin yarısından fazlasının oyunu alarak seçilmiş olan Cumhurbaşkanı’na “diktatör bozuntusu” diyor. “Ahlak, namus” gibi kavramları ayağa düşürerek karşı tarafa saldırıyor.
Önce “diktatör” faslından başlayalım. Türkiye Cumhuriyeti; tek adamlığı, diktatörlüğü 1923-1950 arasında zatın şu anda genel başkanlığını yaptığı CHP ile yaşadı. CHP’nin başında olanların ve CHP’de söz sahibi olanların astığı astık, kestiği kestikti. Ne muhalefet edilebilirdi ne de buna cesaret... Muhalefet etmeye kalkan kişiler, ya dar ağacında sallandırılırdı ya da sürüm sürüm süründürülürdü. Başbakan Adnan Menderes’in asılmasında CHP’nin ve ebedi şefi İsmet İnönü’nün oynadığı rolü bilmeyen yoktur. Sen böyle bir gelenekten gel, geçmişinin utancıyla yaşamaktansa milletin seçtiği Cumhurbaşkanı’na “diktatör bozuntusu” diyerek hakaret et.

Gelelim “ahlak, namus” kavramlarına... Skandal bir kaset operasyonuyla skandal bir şekilde, hiçbir ahlaki kaygı taşımadan partinin başına geç; sonra başkalarına ahlak, namus dersi vermeye kalk!.. Ya hu işgal etmiş olduğun koltuğa oturma şeklinle sen bu kavramları tamamıyla çiğnemiş birisin, bırak da bu kavramları başkaları kullansın.

Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden, devletin en tepesindeki kişiye -nefret etsen de, kin duysan da- devleti temsil ettiği için asgari saygıyı duyup ona göre hitap etmen gerekir. Bu bir devlet terbiyesi ve devlet geleneğidir. Haydi sen bilmiyorsun hiç mi hatırlatan yok?

Devletin istihbaratına kumpas kurulur, sen kumpas kuranların safındasın. Devletin, tamamen haklı sebeplerle başka bir devletin uçağını düşürür; sen devletinin değil de karşı devletin tarafında yer alırsın. Devletin üniversitelerinde akademisyen olan terör ,seviciler, devlete karşı terörü destekleyen manifesto yayımlar; sen devletin değil de terörü destekleyenlerin yanında saf tutarsın.

Hükûmetler, yöneticiler gelip geçicidir; esas olan devlettir. Bunu bilerek yönetmeye talip olduğun devletin yanında yer alman gerektiğini ne zaman öğreneceksin. Devlet terbiyesinden nasibini almamışsın, devlet yönetmeye talipsin!..

17 Ocak 2016 Pazar

Bu ip ne zamandır başkasının elinde?

Nereden başlasam bilemiyorum ki... İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanların ülkemize saldırıları karşısında söyleyecek o kadar çok söz var ki...

Kime sırtımızı dayasak sırtımızdan hançerleniyoruz.


"Arkadaş" diyoruz, kalbi taş çıkıyor, arkadan hançerliyor.

Kardeş deyip besliyoruz, serkeş çıkıp bulduğu ilk fırsatta bize başkaldırıyor.

Alim diyoruz, zalim çıkıp bize zulmediyor.

Cahil diyoruz, Ebu Cehil çıkıp değerlerimize savaş açıyor.

Dindar diyoruz, kindar çıkıyor; bizi bir karış suda boğmak için fırsat kolluyor.

Fani diyoruz, cani çıkıyor; kendinden başkasına yaşam hakkı tanımıyor.

Fakir deyip kucak açıyoruz, hakir olup tepemize çıkıyor.

Delikanlı diyoruz, kanı bozuk eli kanlı katil çıkıyor.

Dayı diyoruz, ayı çıkıyor; ne dostluğuna güveniliyor ne düşmanlığına.

Yiğit diyoruz, it çıkıyor; ilk önce kendine sahip çıkanları kapmaya kalkıyor.

Ar, namus, haya diyoruz; maya bozuk çıkıyor, hayal kırıklığı yaşıyoruz.

Hak, hukuk, adalet diyoruz; karşılığında hep hakaret duyuyoruz.

Birlik, beraberlik, kardeşlik, din, diyanet diyoruz; karşımızdakiler ihanet içine giriyor.

Adam olun canımızı yiyin diyoruz, canımıza kastediyorlar.

İnsan olun kâfi diyoruz, kâfir olup bölücülük yapıyorlar.

Biz Türkiye, Anadolu, vatan diyoruz; onlar ülkesini satan oluyor.
Üniversiteye alıp akademisyen ol, bilgi ver diyoruz; onlar haine, teröriste ilgi duyuyor.

Dünya yalan, kardeş kardeş yaşayalım diyoruz; KARA YILAN olup bizi sokmaya kalkıyorlar.

Gazete aldığımızı sanıp "Cumhuriyet" okuyoruz, onlar "Cumhuriyet"imizin canına okuyor.

Biz kanımızla, canımızla yedi düvelden "Cumhuriyet" alıyoruz; onlar her gün "Cumhuriyet"i satıyor.


Biz Fransız'a karşı Sütçü İmam oluyoruz, onlar Fransız'a karşı süt dökmüş kedi gibi yaltaklanırken bize Fransız oluyor.

Biz özümüzde kardeşlik var, gelmeyelim diyoruz oyuna; onlar gözümüzde kalleşlik var deyip tasmayı geçirtiyorlar boyuna.


Biz diyoruz ki kardeşlik hamurunu yeniden yoğuralım, biraz ben, biraz sen koy un; ipleri Batı'nın eline vermiş ayrılık türküsü çağırıyor koyun.

Boşuna debeleniyorsunuz ey gafiller, bölemez bu vatanı sefiller!

Siz tanıyamamışsınız henüz bu milleti, eninde sonunda yener kendisine musallat olan illeti.

Her zorluğa katlanır, çeker sefaleti ama hiçbir zaman kabullenmez zilleti.


Milletimiz, bilgisiyle amel etmeyenlere "kitap yüklü eşek" gözüyle bakar, onları ne dinler ne de takar.

Her zaman onurludur, yakışır ona vakar ama gerektiğinde gemileri yakar.

Boyun eğmez teröriste ve teröre, yeri geldiğinde dünyayı dar eder köre ve nanköre.

Kutsal bilmişiz at, avrat, silahı; bizimle uğraşanın kesilir iflahı.

Geçecek elbette geçecek bugünler de; güzel günlere, aydınlık yarınlara ulaşıp buluşacağız toylarda düğünlerde.

Ağlayıp karalar bağlayacak düşman, ihanet içindekiler olacak bin pişman...

Siz pisliğinizde boğulurken bize mis kokulu gül bahçeleri nasip edecek Rahman...

Selam ve dua ile... Kal sağlıcakla vatansever Müslüman...