29 Ekim 2015 Perşembe

Gayretullaha Dokunmaz mı?



Bir gün gelecek Hizmet camiasını sokaklarda eylem yaparken göreceğimizi birileri iki yıl öncesine kadar söyleseydi o adama deli gözüyle bakardık. Sizin camiayı hiç tanımamakla, camianızın dünya algısından bîhaber olmakla itham ederdik o adamı. O saatten sonra yapacağı hiçbir değerlendirmeyi de ciddiye almazdık.

Ama oldu ŞAKİRD abi, ŞAKİRDE bacı!.. Bunları da gördü gözlerimiz, işitti kulaklarımız; bunlara da alıştı zihin dünyamız.

Bugüne kadar Müslümanların hiçbir derdini kendinize dert edinmediniz. Filistin’de terörist İsrail, Müslümanları kuş avlar gibi avlarken sokakta göremedik sizleri. Suriye’de on binlerce insan ölürken hiç sesiniz çıkmadı. Şimdi üç beş gazete, banka, altın madeni için eylemden eyleme koşuyorsunuz.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

28 Şubat sürecinde başörtülüler okullarından ve kamudan uzaklaştırılırken hiçbir eylemde bulunmadınız. Sizin dışınızdaki tüm cemaatler, elemden eyleme koşarken onların yaptıklarını hafife aldınız. ‘’Hak sokakta aranmaz.’’ dediniz. Şimdi kumpasçı üç beş polis ve gazeteci için eylemden eyleme koşuyorsunuz.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Devletten aldığı gücü devlete karşı kullananları, milletin mahremiyetine sızmış olanları, emniyetimizden sorumlu iken emniyetimize kast edenleri sahiplenmek ve savunmak için eyleme koşmak da ne oluyor.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Hamas’a terörist dediniz, Şaron’a çığır açan lider… Mavi Marmara şehitleri için bir duayı çok gördünüz, İsrail’i otorite bellediniz.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Elkaideciydi sizin gibi diyalogcu olmayanlar; sizi temsil etmiyordu çarşaf, şalvar giyip sakal bırakanlar. Hoşgörü deryasında boğulmalıydı tüm gayri Müslim olanlar, bir damlasını hak etmiyordu dindarlar.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Ne Filistin için İsrail’e ne Suriye için Beşşar Esed’e ne Doğu Türkistan için Çin’e ne Çeçenistan için Rusya’ya ne Bosna için Sırplara beddua etmişti Hocaefendiniz(!) Ama bizim evlerimize ateşler saldı, yuvamızı dağıttı, duygularımızı sinemizde bıraktı. Biz iman ehli, din kardeşi olanlar, Müslüman katledenlerden daha mı fazla hak etmiştik bedduayı? Bu işte bir terslik yok muydu size göre de?

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Çevik Bir’e övgüler dizdiniz, kendinizi ancak Demirel’in Kıtmir’i olmaya layık gördünüz. Ecevit’in önünde el pençe divan durdunuz. Size güvenip sırtını dayayan yiğit insana, dünya liderine küçük bir saygıyı çok gördünüz. Vurdunuz ha vurdunuz. Elinizle vurdunuz, dilinizle vurdunuz.

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

İnsanlara iftira atınız, hakaret ettiniz, İrancı dediniz. Zina en büyük günahken, birisini bununla suçlamak çok çok zorken, insanları muta nikâhıyla zina yapmakla itham ettiniz. Bu kadar kolay mıydı insanların itibarıyla oynamak…

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

İnsanların yatak odası görüntülerini çektiniz, sonra bunları servis ettiniz, insanlara kumpas kurdunuz, iftira attınız; bütün bunları da hizmet ve ibadet aşkıyla yaptınız… Hakkın razı olmayacağı şeylerle Hak yolunda hizmet etmek… Bu ne yaman çelişkidir, mümkün mü bunu izah etmek?

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Üslubunuz namusunuzdu(!). Bildik bileli, değil bir cumhurbaşkanı, başbakan, bakan için, sıradan bir memur için bile kullan/a/madığınız argo sözleri, küfürleri, hakaretleri bu ülkenin Cumhurbaşkanı ve başbakanı için fütursuzca kullandınız. Ne oldu namus anlayışınıza?

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Başörtüsü farz iken oldu füruat, eğitim için çıkar başından at… Ümmetten önce gelir cemaat, kontrolünüzdeki devlet kadrolarına geleceklerin sizden olması mühimdir, önemli değil liyakat… Namaz niyaz, sünnet, farz; rahatlayana kadar terk et biraz… Gizle kendini, olma aşikâr; cemaatin için tesettürü boş ver, içki iç bundan ne çıkar…

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Çok doluyum… Yazacak çok şey var ŞAKİRD abi, ey ŞAKİRDE bacı… Olması gerekirken Müslüman Müslüman’ın başının tacı… Peşinden gittiklerin dost belledi kippayı, haçı… Bu yapılanlar için tüm Müslümanlar davacı…

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Hükûmeti PKK ile işbirliği yapmakla suçladınız, sonrasında Doğu’da PKK destekçisi partiye oy verdiniz… Dershanelerinizi kapatan partiyi düşman belleyip onlara her türlü bel altı vuruşu yaparken tüm camileri, Kuran kurslarını kapatmış, Kuran öğrenmeyi ve okumayı yasaklayıp suç saymış, ezanı Türkçeleştirip ucubeye çevirmiş, binlerce dindar insana hayatı zehir etmiş, yüzlerce âlimi asmış bir partiye oy verdiniz… Kapı kapı dolaşıp o partiye oy topladınız. Bunu içinize nasıl sindirdiniz?

Gayretullaha dokunmaz mı bu, ŞAKİRD abi; sen ne dersin bu işe ŞAKİRDE bacı?

Artık gör be şakird ve şakirdem, oynanan büyük oyunu... Pensilvanya'daki şahsın ne kölesisin ne de koyunu... Bari bu seçimde Pensilvanya'daki zata ve onun kirli emellerine alet olup din, diyanet, ülke, millet ve Ümmet-i Muhammed düşmanı olan partilere verme oyunu...

Ey ŞAKİRD abi, ŞAKİRDE bacı!!! Dokunur, vallahi GAYRETULLAHA DOKUNUR. Bütün bu yaşananlar, seni uyandırmadıysa billahi GAYRETULLAHA DOKUNUR. Bu yaptıkların yüzüne Ahirette tek tek okunur... O zaman ne Pensilvaya'daki zatın ne onlarca abone olduğun gazete ve derginin ne de uğruna arabanı ve bileziğini sattığın bankanın sana faydası dokunur... Sen bilirsin ama bu defa da biz Ümmet-i Muhammed'in değil de İslam düşmanlarının yanında yer alırsan işte bu bize çok dokunur...

Uyarmak bizden!.. Kalplerin sahibi Allah'tır...

26 Ekim 2015 Pazartesi

1 Televizyon, 4 Şaklaban, Yüzlerce Seyirci; Hiç İnsan

İsminde "halk" olan ama halka ve Hakk'a dair her şeye karşı kin, nefret, hakaret, aşağılama, iftiranın fütursuzca sergilendiği bir kanal... Normalde televizyon kanalı geçiniyor ama televizyona çıkanların ağzından dökülenlere bakılırsa burası bir televizyon kanalı olamaz; olsa olsa...

Olay nedir? Bir televizyona dört tane şaklaban çıkmış, güya program yapıyorlar... Karşılarında da şakşakçıları... Programın sunucusu, kendini millete yıllarca dürüst gazeteci olarak yutturmayı başarmış ama 60'ından sonra ne olduğu anlaşılmış biri...

Konukların en dikkat çekeni, ilahiyat profesörü unvanı olan ama İslamiyet'le de insaniyetle de hiç alakası kalmamış; Darwin'in teorisini neredeyse tersten doğrulayacak kadar evrim geçirmiş, Allah'ın yüzündeki nuru almış olduğu biri...

Diğer dikkat çeken ise sanatçı geçinen ama ortaya koyduğu hiçbir kayda değer eser olmayan, tek yaptığı güzelim Türkçeyi çirkinleştirerek komik olduğunu sanıp zekâ seviyesinin nerelerde olduğunu hemen ele veren biri...Sıfatına bakılınca zaten insana dair bir sıfatı yakıştırmaya diliniz varmıyor...

Üçüncüsü ise tiyatrocu geçinen ama sanatından çok darbeci duruşu ve halkın değerlerine düşmanlığı ile dikkat çeken biri... Gezi darbe kalkışmasından sonra İstanbul Şehir Tiyatrolarındaki görevine son verilmişti... Söylemleriyle diğerleri kadar ön plana çıkmıyor ama onların ağızlarından dökülen salyalardan memnun olup daha fazla akıtmaları için teşvik ediyor.

Programda küfürler, hakaretler havada uçuşuyor. Küfür edildikçe küfür edeni, diğer konuklar teşvik ediyor. Hele bir ara ilahiyatçı kökenli olan ama köküyle hiçbir bağı kalmamış, bir ayağı çukurda, kendisi çukur olan kişi öyle bir gaza geliyor ki... Sokaktaki en basit insanın bile, kadının kızın bulunduğu ortamda söylemekten imtina edeceği, yanlışlıkla ağzından kaçırsa ömür boyunca bir daha küfretmemeye yemin edeceği küfrü; o modern, çağdaş(!) topluluk karşısında ağzını yaya yaya ediyor ki insan küçük dilini yutuyor. Yanındaki sanatçı müsveddesi de o küfürden öyle memnun oluyor ki kendisi için de küfrün gereğini yerine getirmesini söylüyor. Veriyor gazı, veriyor gazı... Tabii bu arada programın yöneticisi olan ünlü gazeteci(!) de bu küfürleri, seviyesizliği engellemek için en ufak bir hareket yapmıyor hatta devam etmeleri için teşvik ediyor.

Seyirci olarak orada bulunanlar ise küfürleri, hakaretleri çılgınca alkışlıyor. İşin ilginci ise insanın sokakta duyunca utancından kıpkırmızı olacağı küfürleri oradaki şık giyimli, modern(!) hanımların çılgınca alkışlaması... Meğer küfür duymak ne kadar hoşlarına gidiyormuş... Bir kadın kitlesinin küfrü bu kadar canla başla alkışladığını ilk defa görüyorum. Yaradılıştan gelen o naifliğini, nezaketini, zarafetini yitiren kadının ne kadar çirkin, itici, kaba olduğunu o kitleyi görünce anlıyorsunuz. Allah, kadını ve erkeği fıtratından ayırmasın; sonra ortaya böyle ne olduğu belli olmayan tipler çıkıyor.

Allah'ım sen bizleri, çocuklarımızı, ülkemizi, milletimizi insanlıktan çıkmış olanlardan, fıtratının gereği gibi davranmamayı maharet sayanlardan muhafaza eyle... Bizlere düşman vereceksen de düşmanımızı bile mert, cesur, ahlaklı ve insan eyle...

Kömürcüler ve Makarnacılar, Efendilerine Karşı



Türkiye’de önce bir CHP zihniyeti vardı. Bu zihniyete göre halk, Cumhuriyeti kurduğu iddia edilen elit kesimin, bir başka deyişle beyaz Türklerin, hizmetkârıdır. Efendileri kendilerine neyi uygun görürse onu yapmak zorundadır. Efendileri, onlar için en uygun olanı zaten bilirler. Halkın düşünmesine, kafasını kullanmasına gerek yoktur.

Ne iyi, ne kötü? Efendileri onlara gösterir.

Nasıl bir hayat yaşayacaklar? Efendileri onların hayat tarzını belirler.

Neyi giyecekler, neyi giymeyecekler? Efendileri onlara söyler.

Ne okuyacaklar, hangi yazarları okuyacaklar, kimlerden uzak duracaklar? Efendileri sınırlarını çizer.

Seçimler mi yaklaştı? Oy verecekleri partiyi efendileri işaret eder, onlar gider o partiye oy verir.

Her seçim döneminde kışkırtmalar, yalan haberler, entrikalar havada uçuyordu. Halk da bunlara bir şekilde kanıyor, istediklerine yakın davranıyordu. Onlar da meydanlarda istedikleri gibi at oynatıyorlar, istediklerini dünyada vezir ediyorlar, istemediklerini dünyaya rezil ediyorlardı.

Ama son yıllarda devir değişti. Devran artık böyle dönmüyor. Kaç seçim geçti, millet artık kendilerini bu milletin efendisi görenleri dinlemiyor. Hatta ne derse, neyi işaret ederse tam tersini yapıyor. Tabii durum böyle olunca yıllardır kendilerini milletin efendisi, ülkenin sahibi görenler de iyice çıldırıyor.

Halk onların istedikleri şekilde davranırsa, istediklerine oy verirse halk değerlidir ve halkın tercihlerine saygı duyulması gerekir; verdiği mesajın iyi algılanması gerekir. Ama halk, son yıllarda istedikleri gibi davranmayınca onların gözünde halkın itibarı da iyice düştü. Halk; artık bir paket makarnaya, bir torba kömüre kendini satacak kadar aşağılık... Ufak bir çıkar karşılığında oyunu vereceği partiyi değiştirecek kadar omurgasız... Hiçbir düşüncesi ve inancı olmayan, hep başkalarının yönlendirdiği boş yığınlar... Göbeğini kaşıyan, kıllı, takkeli, şalvarlı, evrimini tamamlayamamış insanımsılar... Bunu CHP zihniyetinden, onun paralel medyasından, kendilerini beyaz Türk olarak lanse eden ve efendilik taslayanlardan duymaya alışmıştık. Ama son yıllarda aynı söylemi, Tayyip Erdoğan ve Ak Parti muhalifi herkes kullanmaya başladı. Kendileri bu halkın neresinde duruyorsa artık... Bu halk, dedikleri gibiyse yarın kendilerine oy verirse bir anda bütün kusurlarından arınmış, kalitesi tavan yapmış mı olacak?

''Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.'' demiş Mevlana... Aslında olay şudur: Halkı bu şekilde aşağılayanlar, hakir görenler, halka karaktersiz, kişiliksiz muamelesi yapanlar; aynada kendi suretlerini görüyorlar. Halk, burada bir aynadır; aynada görülenler ise bunları söyleyenlerin kendilerinde bulunan, üzerlerinde taşıdıkları özelliklerdir. Ağızlarını her açtıklarında dillerinden hakaret cümleleri dökülen bu kesimin içinden sürekli pislik ve pis kokular saçılıyor etrafa...

Haftaya yeni bir seçim var. Şimdi de halkın tercihlerini etkileyecek, onları kandırabilecek kumpaslar, tuzaklar, manipülasyonlar peşinde koşmaya devam ediyor ve son dakikaya kadar da koşmaya devam edecek Tayyip Erdoğan ve Ak Parti muhalifi cephe... Bu cephe, öyle bir cephe ki içinde yok yok... Sağcısı, solcusu, futbolcusu, paralelcisi, devletçisi, derin devletçisi, kapitalisti, antikapitalisti, Kemalisti, antikemalisti, laiki, antilaiki, Kürtçüsü, Türkçüsü vs. hepsi bu cephede toplanmaya çalışıyor. Aralarına alamadıkları küçük, önemsiz bir kesim var sadece... Onu da aralarına alsalar sorun çözülecek de... Bir türlü aralarına almayı başaramadıkları önemsiz grup kim mi? HALK...

Şimdilik halka şirin görünmeye çalışıyorlar... Onun tercihlerine değer veriyor gibi görünüyorlar. Onun isteklerini, beklentilerini, inançlarını önemsiyor gibi bir hava estiriyorlar. Ama ortaya çıkacak sonuç, onlar açısından yine hüsran olacak ve biz o zaman yeniden göreceğiz gerçek yüzlerini...

Seçim sonuçları açıklanıp yine halk, bunları ters köşeye yatırınca da halka yapılacak hakaretlerin, halkı aşağılamaların bini bir para olacak. Halk, yine makarnacı olacak, yine kömürcü olacak, yine göbeğini kaşıyan adam olacak... Yine birileri kuduracak, yine birileri ‘’ama’’ ile başlayan salya sümük cümleler kuracak... Ama yine halkın dediği olacak...

Sizin bir hesabınız varsa Hakkın ve halkın da bir hesabı var ve hep tutmayacak hesap sizin, tutacak olan hesap da Hakkın ve halkın hesabı olacak...

Hasbinallah ve ni'mel vekil... Gerisi hikâye...