11 Şubat 2016 Perşembe

Biz Sizi Çok İyi Tanıyamamışız(mı?)

Bize neler oluyor? İçten ve dıştan kuşatma altındayken neden yakın bildiklerimizden, içimizden biri dediklerimizden, kendimizden çok güvendiklerimizden destek göremiyoruz en zor zamanlarımızda? Destek vermeyi bırakın, neden köstek oluyorlar kader birliği etmiş oldukları kadrolara, lidere? Daha düne kadar kardeş bildikleri, aynı davanın savunucusu oldukları kişileri niçin zor durumlarda bırakıyorlar?

Bu yola çıkarken tek gayeleri makam ve mevki elde etmek miydi? Dava arkadaşlığı, kader ortaklığı bakanlık, başkanlık koltuğunda oturulduğu sürece, yönetimde söz sahibi olunduğu müddetçe mi geçerliydi? Bugün aynı makamlarını koruyor olsalar, yönetimde söz sahibi olsalar belli dengeleri gözeterek mi konuşacaklar ya da konuşmayacaklardı. Yoksa şimdiki gibi yine pervasız açıklamalar yapacaklar mıydı?

Sözün şehveti, bir siyasetçiyi bu kadar mı etkisi altına alıyor? Siyasetin içinde bulunan biri için gündemde olmamayı kabullenmek bu kadar mı zor? Görünmek, bilinmek ve gündemde kalmak, olmazsa olmaz mıdır eski siyasetçiler için?

Biz hep sizi dinlemek zorunda mıyız? Neden kendinizi bu kadar konuşmak zorunda hissediyorsunuz? Doğruları bilen tek kişi sizler misiniz? Siz yalancılığı, ikiyüzlülüğü, çıkarcılığı, din/diyanet/mukaddesat/Müslüman/millet/ düşmanlığı tescillenmiş medyaya çıkıp dava arkadaşlarınızın kirli çamaşırlarını(!) ortaya dökmeseniz, bizi aydınlatmasanız(!) biz hiçbir şey bilmiyor muyuz? Siz doğrusunuz, sizin dışınızda kalan ama düne kadar kader birliği ettiğiniz kadrolar ve lider yanlış mı?

Haydi konuşuyorsunuz!.. Neyi, nerede, ne zaman konuştuğunuzu ve bu konuştuklarınızın kimler tarafından, nasıl kullanılacağını bil/e/miyor musunuz? Televizyonlarına, gazetelerine çıktığınız grup, şu anda aleyhine konuştuğunuz kişilerden daha mı yakın size? Onların doğru ve yanlışlarını tarttığınızda, samimiyetlerini ölçtüğünüzde dava arkadaşlarınızdan daha mı ağır basıyor?

Vefa duygusu, siyaset için geçerli değil mi? "Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır." sözünü diline pelesenk etmiş siyasetçiler için yıllarca kader birliği etmenin, beraber ağlayıp beraber gülmenin, kırk yıl aynı menzile yol almanın hiç mi hatırı olmuyor?

Gerçekten yanlış mı tanımışsınız 28 Şubat sürecinde anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getiren Din-i İslam ve Ümmet-i Muhammed düşmanlarını? Buldukları her fırsatta ülke, millet, ümmet aleyhine kampanya yapmaktan ve bizim için kutsal olan her şeye saldırmaktan hiçbir zaman geri durmayan bu grup değişti de bizim mi haberimiz olmadı? Neden malzeme olursunuz, neden malzeme verirsiniz onlara?

Yoksa siz mi değiştiniz? Kalmadı mı bizim var olduğunu düşündüğümüz hassasiyetleriniz? Biz sizi gerçekten yanlış mı tanımışız?

Erbakan Hocamızın bize emanetiydiniz sizler? Hiçbir makam ve mevki, hiçbir fitne, hiçbir siyasi ikbal beklentisi, kısacası hiçbir dünyalık sizin birbirinizin aleyhine olacak söylem ve eylem içinde bulunacağınıza inandıramazdı bizi!.. Ne olur bizi daha fazla hayal kırıklığına uğratmayın!..

7 Şubat 2016 Pazar

Etme!

Sen yıllardır bizim takdir ettiğimiz, dava adamı bildiğimiz, Hak’tan ve hakikatten ayrılmayacağına inandığımız bir büyüğümüzdün. Son zamanlarda eylemlerinle ve söylemlerinle bizi şaşırtıyorsun,ŞAŞIRTMA!

Sende vefa duygusunun çok yüksek olduğuna inanırdık, bizi hayal kırıklığına uğratıyorsun, UĞRATMA!

Ağzını açtığın her zaman elli yıllık siyasi geçmişini masaya koyuyorsun, bu millet sana elli yıllık siyasi geçmişindeki doğru duruşlarından dolayı itibar gösterdi. Elli yılda biriktirdiğin itibarı, güveni; ahir ömründe kalan az bir zamandaki ikbal veya siyasi hırs uğruna çar çur ediyorsan, ETME!

Sen ki az konuşup öz konuşurdun, konuştuğunda Ümmet-i Muhammed’in, Dini-i İslam’ın ve ülkemizin hayrına olan şeyler söylerdin; son zamanlarda bunlar için faydası olmayan ama kime hizmet ettiği aşikâr olan konularda konuşuyorsun, KONUŞMA!
Yayın hayatı boyunca -özellikle 28 Şubat sürecinde- yaptıkları her yayında Müslümanları, millî ve manevi değerleri hedef alıp ülke-millet menfaatini değil de kendi çıkarlarını gözetmiş grubun televizyonuna çıkıp seninle birlikte yürümüş, seninle birlikte ağlayıp seninle birlikte gülmüş insanları üzecek; siyasi hayatın boyunca seni ve temsil ettiğin fikriyatı yok etmeye çalışmış zümreyi sevindirecek açıklamalar yapıyorsun,YAPMA!

Daha düne kadar senin kuyunu kazmaya, seni yok etmeye çalışan gruba ait kanalda, senin ve dava arkadaşlarına düşman olup sürekli sizi hedef gösteren Paralelcilerle aynı paralelde yürüyen kişiye; onların hoşuna gidecek, dostlarını ve seni sevenleri üzecek açıklamalar yaparak onlara yaranacağını sanıyorsan, SANMA!

Seni sürekli savunmak durumunda kalan kişileri “Trol” ve “Troliçe” diye istihza ve hakaret ederek hedef gösterip seninle hiçbir ortak yönü olmayan, sen düştüğün zaman sevinecek, ayağa kalktığında üzülecek kişileri memnun edecek söylemlerde bulunuyorsun, BULUNMA!

Ne biz sadece AK Parti’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın kara kaşına kara gözüne hayran “Troller”iz ne de o istihza ve hakaretle andığın başörtülü gazeteciler “Troliçeler”dir. Bir davanın ve bu davaya hizmet eden insanların varlığına inanmış insanlarız. Ortada bir dava ve bu davaya hizmet ettiğine inandığımız insanlar olduğu sürece de biz onları savunmaya devem edeceğiz. Yaptığın açıklamalarla bizi şüpheye düşürüyorsun, DÜŞÜRME!

Son zamanlarda sürekli aba altından sopa gösterip “Bildiklerim, açıkladıklarımla sınırlı değil; daha açıklayabileceğim ne çok şey var.” mesajı vererek dava arkadaşlarını ve sana gönül vermiş insanları tehdit ediyorsun, ETME!
Yaptığın açıklamaların kime hizmet ettiğini hesaplayacak kadar tecrübeye, bilgiye, birikime sahip bir büyüğümüzsün. Konuşarak biz Müslümanları rahatlattığın, dava arkadaşlarının ve bizim üstümüzdeki yükü kaldırdığın zamanlar oldu. Ama ne olur şimdi de susarak biz Müslümanları rahatlat; dava arkadaşlarını, lider bildiğin kişiyi hedefe koyacak, senin üzerinden yıpratacak iddialar dile getiriyorsun,GETİRME!

Sen bizim “arınmış” gözüyle baktığımız bir abimizdin, ne olur hep öyle kal!..