28 Şubat 2018 Çarşamba

Şehit Yasin Börü'yü katledenler ve katlettirenler

Yasin Börü; vicdanı kara, eli kanlı, yüreği nasırlı, insanlığı iğdiş edilmiş katil sürüsünün kararttığı coğrafyanın yüzü nurlu, özü temiz, yüreği aydınlık şehidi!..

Kapısını çalan kimseleri kalmamış kimsesizlerin, fakirlerin kimsesi olmak, onlara kurban etinden pay dağıtmak isterken kurban edildi.

Yalnız değildi, yanında kendisi gibi şehit edilen üç abisi daha vardı. Ahmet Dakak 18, Riyat Güneş 27 ve Hasan Gökgöz 29 yaşındaydı o gün... Hasan, geride gözü yaşlı bir çocuk ve hamile bir eş bırakmıştı. Riyat ise bir yaşında bir kız çocuğu ve çocuğuna sarılıp koca hasretini dindirmeye çalışacak bir hanım...

Bir de son anda ağır yaralı olarak kurtulan Yusuf Er... Yusuf, yaşanan vahşetin tek canlı şahidiydi!.. Belki de şehitlere şahit olsun diye onu muhafaza etmişti Rabbim!.. O da şehit olsa kim şahitlik edecek, kim ortaya çıkaracaktı yaşanan vahşeti? Kim eli kanlı teröristlerin, delikanlı Müslüman yiğitleri avını canlı yiyen sırtlanlardan daha vahşi bir şekilde katlettiğini anlatacaktı?

Yaşanan vahşeti ben okumaya, yazmaya imtina ederken insanlıktan çıkmış ya da hiç nasibini almamış katil sürüsü, evlerine sığınan gençleri teröristlere teslim etmiş, defalarca bıçaklamış, binadan aşağı atmış, üstünden arabayla geçmiş, yakmaya kalkışmış... Katlettikleri yetmemiş gibi bir de cesetlerine işkence etmişler!..

Bu vahşetin sorumluları yok mu peki? Sorumluları bir kurdun avını parçalamasından, bir sırtlanın avına yapacağı işkenceden daha ağırını yapan birkaç kan emici vampir mi sadece?

Bu kana susamış katil sürüsünü sokaklara çağıran, devlete karşı kışkırtan, kendilerinden farklı düşünen tüm Kürt vatandaşlarımızı hedefe koyan siyasi iradeyi, terör örgütünün gönüllü taşeronluğunu yapanları ne yapacağız? Asıl bunlar hesap vermeli, asıl bunlara yaşadıklarını yaşatmalı değil mi?

Kobani bahanesiyle sokaklarımızı Kobani'ye çeviren ve çetelerini, teröristlerini sokaklara yakıp yıkmaya çağırıp bir gecede elliden fazla vatandaşımızın ölümüne sebep olanları görmezden mi geleceğiz? Böyle bir şeye ne Hakk'ın ne halkın rızası olur!..

Devletin “Çözüm Süreci” sebebiyle alttan aldığı, insanlığa kazandırmak için bir şans verdiği kişi/liksiz/ler, bunu devletin acziyeti olarak algılayıp şımardıkça şımarmışlardı. Doğu'da bilmem kaç km2'lik alanı bebek katili PKK'nın kontrol ettiğini söyleyip devlete ve devlet yöneticilerine meydan okuyacak kadar pervasızlaşmışlardı.

Demirtaş, perşembe günü hâkim karşısına çıktı ve “Yasin Börü'nün vahşice katledilmesi bir barbarlıktı. Bunu yapanlar insanlıktan nasibini almamış demektir. İddia edildiği gibi bunda benim de katkım varsa eğer aynı alçaklık bana da bulaşmış demektir. Demirtaş'ın çağrısıyla sokağa döküldüler, 54 kişiyi katlettiler, yönündeki haberlerle aleyhimde kampanya yürütüldü.” demiş.

Bunlar, insanların aklıyla dalga geçiyor. Bu olayların meydana gelmesinden, tırmanmasından, o kadar insanımızın ölmesinden, Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmesinden birinci derecede sorumlu olanlar, PKK'yla arasına mesafe koymayıp insanları sokaklara davet edenlerdir.

Yasin Börü ve arkadaşlarını katledenlerin aldığı cezaların katbekat fazlasını azmettirenler, ortam hazırlayanlar da almalıdır.

Yoksa o annenin yüreği nasıl soğur?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder